Connect with us

Ekoloji

EDÇEP Alanda Haykırdı: Havama, Suyuma, Toprağıma Dokunma!

EDÇEP Körfez edremit basın açıklaması

EDÇEP – Edremit Çevre Platformu körfezdeki kirliliğe dikkat çekmek için bugün Edremit Cumhuriyet Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

‘Havama, suyuma, toprağıma dokunma’ başlığı altında gerçekleştirilen basın açıklamasında, “Hizmet halk içindir. Edremit hakkını istiyor. Körfez hakkını istiyor. Bölgemiz yatırım istiyor. Sesimizi ortaklaştıralım ve layık olduğumuz temiz, huzurlu, sağlıklı ve dengeli yaşama kavuşalım.” ifadeleri kullanıldı.

EDÇEP: Bölgemizde Çok Önemli Çevre Sorunlarımız Var

EDÇEP Sözcüsü Kubilay Öztürk tarafından okunan basın açıklaması şu şekilde:

“Bizler bir yeryüzü cennetinde yaşıyoruz aslında.. Denizimiz, dağlarımız, ormanlarımız, zeytinliklerimiz ve ovamız gerçekten çok güzel, çok değerli. Ancak bu değerleri layıkıyla korumayı beceremiyoruz. İlçemizde ve bölgemizde maalesef çok önemli çevre sorunlarımız var.

Suyunun hiç tükenmeyeceğini sandığımız Kazdağları’nın eteğinde, bu yaz ciddi ölçüde susuzluk sorunu yaşadık biliyorsunuz. Bunda elbette küresel iklim değişiminin payı var. Bu değişim sürecinde, ülkemizde bazı bölgelerde ani sağanak yağışlar ve sel felaketleri yaşanırken, bizler de burada son 12 yılın en kurak mevsimini yaşıyoruz. “Bin pınarlı” Kazdağları’nda kaynaklar, dereler kurudu. Su daha derinlere çekildi. Ancak tek neden bu iklim değişimi değil. Su sorununu yaratan ve insan eliyle gerçekleşen başka faktörlerin de varlığını belirtmemiz gerekiyor. Madenler için kesilen ağaçların, dağları alt üst etmelerinin, kereste için tıraşlanan ormanların, yanlış ve hızlı kentleşmenin de bunda büyük etkisi var. Teşhisi doğru koymazsak, tedavide de bocalarız. Bu gerçeklerin altını çizmemiz gerekiyor. Daha ne kadar beton, daha ne kadar havuzlu villa inşaatı olacak? Artık bölgemiz su zengini değilse ve küresel iklim değişimi de yaşanıyorsa, şimdi imar planlarının revizesi gerekmiyor mu? Yerel yönetimlerden bunu istiyoruz.

EDÇEP Çatısı Altında Dayanışma: Temiz Körfez, Temiz Edremit

EDÇEP Basın Açıklaması

Yaşam Savunucuları Eybek Dağı İçin Nöbette: RES İstemiyoruz

Eybek Dağı’nda 300.000 Ağaç Kesilmek İsteniyor

Su sorunu yaşanınca da, akla hemen baraj yapmak geliyor. Daha fazla betona devam, susuzluğa çare için baraj deniyor. Fakat barajlar da iklimi değiştiriyor. Havasının güzel ve kuru olmasıyla bilinen Kazdağları’nda baraj yapmak demek, çok fazla nem artışı anlamına gelecek. Antalya’dan, İzmir’den farkımız kalmayacak o zaman. İşte, Havran Barajı’nın yarattığı sonuçlar ortada. Baraj demek, zeytinin de doğrudan etkilenmesi demek. O nedenle, duruma acil çözüm refleksiyle davranılmasını değil, bilimsel araştırmalarla rasyonel bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Yer altı barajları ve yağmur hasadı gibi alternatif çözümlerin gündeme alınarak, iklim özelliklerimizin korunmasını istiyoruz.

Su kaynaklarımızı korumak için, dağlarımıza ve ormanlarımıza da dikkat ve özen gösterilmesi gerekiyor. Oysa, Eybek Dağı’na yapılmak istenen 40 adet Rüzgar Enerjisi Santrali gerçekleşecek olursa, geriye orman kalacak mı orada? ÇED onayını da alan Kanada ve Fransa ortaklı bu şirkete karşı şimdi dava açtık. İtirazımız da çok basit ama haklı bir nedene dayanıyor. Şirket kendi raporunda, bu RES’ler için Eybek’te 245.000 metrekare alan “kullanacağını” söylüyor. Bunun anlamı en azından 300.000 ağaç kesileceğidir. Buna razı değiliz. İstasyonları birbirine bağlayacak yollar için de dağın altı üstüne getirilecek, büyük hafriyatlar yapılacak. Ne olacak o zaman Eybek’in meşhur suları, nereye kaçacak? Bizler aşağıda ne içeceğiz? Bu nedenle, projenin durdurulmasını istiyoruz. O kadar lazımsa enerji, başka yer mi yok? Şirkete bunun sorulmasını istiyoruz.

Balıkesir İçin 7.2’lik Deprem Uyarısı: Edremit Fayı Tehlike Arz Ediyor

Eski Maden Sahalarının Yeniden Doğaya Kazandırılması Gerekiyor

Ormanlara tek saldırı bu da değil bölgemizde. Biliyorsunuz Havran’la sınırımızda, Tepeoba yakınındaki Molibden madeni de öylece bırakılıp gidildi. Orada 40.000 ağaç kesilmişti vaktiyle. Maden kapandıktan sonra o sahaya sadece 3.750 minicik fidan dikildiğini öğrendik. Demek ki, doğanın alacağı var, daha 36.250 fidan borçlu şirket orada. Üstelik devasa maden çukurunu da, rehabilite programında “gölet” ilan edip bıraktılar. Doğal zeminden 170 metre aşağıda, ağır metallerle zehirlenmiş yağmur sularıyla dolu bir göletimiz oldu bölgede. İnsanlar içine sindirebilir belki ama, doğa kabul edecek mi bunu? Eski maden sahalarının yeniden doğaya kazandırılması gerekiyor. Maden şirketlerinin, ÇED raporlarında devlete en başından taahhüt ettikleri sorumluluklarını dürüstçe yerine getirmesini istiyoruz.

Dağlarımızda, ormanlarımızda durum böyleyken, denizimizin hali de pek iç açıcı değil maalesef. Körfez hızla kirleniyor. Yazlık konut imaline paralel düzeyde alt yapı inşası yapılmıyor. Bu alanda yılların ihmal edilmişliği söz konusu. Yerel yönetime ait Arıtma Tesisleri hem kapasite ve hem de kaabiliyet açısından yetersiz kalıyor. Halen, Zeytinli ve Altınoluk tesislerinden çok şikayet var. Koku ve kirlilik başta gelen şikayetler. Üstelik Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğü’nün, yazın her on beş günde bir numune alarak yaptığı yüzme suyu analiz sonuçları da gösteriyor ki, Körfez’de bazı noktalarda durum kötü. Denize girenlerde görülen hastalıklar da, bu durumun bir başka göstergesi. Edremit’te artık, ekonomik ömrü biten Zeytinli Arıtma Tesisi’nin yerine yenisinin yapılması gerekiyor. Arıtması olmayan Güre’ye bir tesis gerekiyor. Kanalizasyon ve kolektör hatları imali veya yenilenmeleri gerekiyor. Otel, site vb. gibi yerlerde bulunan özel arıtmaların ise, Çevre İl Müdürlüğü’nce periyodik denetimleri gerekiyor. Deniz kirliliğinin nedenlerinden birisi olan “arıtma sorunu” için Edremit’e artık yatırım istiyoruz.

Mavi Bayrak Nedir? İşte Edremit’in Mavi Bayraklı Plajları

EDÇEP Basın Açıklaması

Dereler Bu Kadar Kirliyken, Denizler Nasıl Temiz Oluyor?

Edremit’in İçinde Bile Dereye Akan Kanalizasyonlar Var

Fakat, arıtmalar yeterli olsa bile, denize dökülen dereler temiz olmadıkça Körfez yine kirlenmeye devam edecek. Artık derelerimizin, denize kirlilik taşıyan kanallar olmaktan çıkartılması gerekiyor. Pek çok kırsal mahallemizin kanalizasyonu doğrudan derelere akıyor. Edremit’in içinde bile dereye akan kanalizasyon hatları var. Yağmur suyu ile kanalizasyon kanallarının birbirine karışması nedeniyle, her sağanak yağıştan sonra taşan kolektör hattı havalandırma bacalarından, derelere kirlilik akıyor. Eski çöp depolama alanları, besi çiftlikleri, tarımsal alanların atıkları da derelerimizi kirletiyor. Son aylarda, DSİ ve BASKİ’nin Edremit Çayı’nın denize döküldüğü noktadan, Hamdi Türe Köprüsü’ne kadarki alanda yaptıkları temizlik çalışmasında, 1.000 kamyondan fazla kirli balçık çıkartıldığını hepimiz gördük. Bu ortak çalışmaları takdir ediyoruz. Fakat derelerimizi kirleten nedenleri ortadan kaldıracak kalıcı çözümler bulunmazsa, her sene buna benzer temizlikler yapılmak zorunda kalınacaktır. Derelerimizin temiz akması için gerekli bütün önlemlerin, yerel yönetimler ve kamu kurumlarınca müştereken sağlanmasını istiyoruz.

Çöplerimiz geçen yıldan bu yana il merkezine taşınıyor TIR’larla. Bu pahalı bir yöntem. Sıfır Atık durumunu sağlamak için, önce çöpleri kaynağından ayrıştırarak toplamak gerekiyor. Bu amaçla çıkartılan yönetmeliğe ve kademeli geçiş programına, yerel yönetimlerin uyum sağlamasına, destek olmasına çok önem veriyoruz. Ancak, Körfez ilçelerinin ortak kullanacağı bir modern çöp depolama tesisi kurulması da, hem geleceğimiz için ve hem de mevcut durumdaki sıkıntıların halli için, artık zaruri hale geldi. Eminkuyu, Akçay Dallas ve Altınoluk çöplüklerinin rehabilite edilmesi veya mevcut birikmiş çöplerin taşınması için de böyle bir tesis gerekliliği ortada. Fakat, bu amaçla seçilecek yer, asla eski Molibden madeninin çukuru da olmamalı. Böyle bir seçim, maden şirketinin verdiği taahhütlerden affı anlamına gelecektir ve pek çok davaya neden olacaktır. İlçemizdeki eski vahşi çöp depolama alanlarının rehabilitasyonu için, rasyonel ve bilimin ışığında yeni yatırımlar yapılmasını istiyoruz.

Havran’ın Üstü ‘Altın’dan Değerlidir: Altın Madenleri İstemiyoruz

Körfez Hakkını İstiyor: Kalıcı Çözümler Gerekiyor

Elbette tüm taleplerimiz yerel yönetimlerden ve kamu kurumlarından değil. Siz Edremitlilerden, sürekli ikamet edenlerden veya yazlıkçı hemşerilerimizden de taleplerimiz var. Halen içinde olduğumuz Covid 19 pandemi sürecinde hep birlikte gördük ki hava, su ve toprak hepimizin yegane vazgeçilmezidir. Bir nefes, bir yudum, bir lokma olmadan, yaşam mümkün olabilir mi? Maden, RES, Termik Santral için vazgeçilecek ömür olabilir mi? Bunların, birbirinin karşısına getirilmemesi gerekiyor. O nedenle, yaşam alanımızı korumak ve kollamak hepimizin ortak görevi olmalı. En önemli temizlik, kirletmemektir. Bunu bileceğiz. Kamu kurumlarına ve yerel yönetimlere bu anlamda yardım esas olmalıdır. “Parasını öder, kirletirim” veya “işleri ne, temizlesinler” anlayışı, artık tümüyle bırakılmak zorunda. Bakın bu hafta sonu iki gün lodos esti, deniz bütün kirlettiklerimizi geri getirdi yüzümüze çarptı. Son sözü daima doğa söyler. Ona saygılı olacağız. Üstelik ülkemizde sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hem Anayasal bir haktır, hem de devletle birlikte vatandaşa da verilen bir görevdir. Çevre konusunda duyarlı olalım. Kirletmeyelim, kirletene karşı duralım. Çevre platformları ve derneklerinde gücümüzü birleştirip, hakkımız olanı da isteyelim. Doğanın katledilmesine ve çevre kirliliğine karşı koyalım. Kamuoyundan duyarlılık istiyoruz.

Edremit’in çevreyle ilgili sorunları ortada. Görülmeyen, bilinmeyen bir şey yok. Çözümler de belli aslında. Yerel yönetim ve kamu kurumlarının koordinasyonu, iş birliği ve plan gerekiyor sadece. Bu nedenle de, epeyce çalıştık ve 27 Temmuz’da ilçemizde “Körfez Çevre ve İklim Değişikliği Çalıştayı” yapılmasını sağladık. Verimli de geçti. Şimdi, Çalıştay’ın sonuç raporlarının, artık kamuoyuyla paylaşılmasını istiyoruz. Orada oluşturulan talepler ile çözüm önerilerinin, daha fazla vakit geçirilmeksizin hem Körfez’deki ilçelerde ve hem de Balıkesir’de, belediye meclislerinin gündemine alınmasını istiyoruz. Daha geç olmadan, Körfez için gereken çabanın gösterilmesini, tüm atanmış ve seçilmiş yöneticilere buradan bir kere daha hatırlatmak istiyoruz. Artık sorunlarımıza kalıcı çözümler istiyoruz.

Hizmet halk içindir. Edremit hakkını istiyor. Körfez hakkını istiyor. Bölgemiz yatırım istiyor. Sesimizi ortaklaştıralım ve layık olduğumuz temiz, huzurlu, sağlıklı ve dengeli yaşama kavuşalım.

Burhaniye’de Maden İsyanı: Hem Zehirliyor Hem Suyumuzu Çalıyor

Destek Veren Kurum ve Kuruluşlar

Basın açıklamasına Edremit Kent Konseyi, Edremit Kent Konseyi Kadın Meclisi, Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi, Çanakkale İda Derneği, Edremit CHP, Edremit İYİ Parti, Edremit HDP, Edremit Saadet Partisi, Edremit EMEP temsilcileri, Edremit Demokrasi Platformu, Edremitliler Dayanışma ve Kültür Derneği, AKÇAYBİS, Edremit Körfezi Turizm İşletmecileri Derneği, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Tarım Orman İş Sendikası temsilcileri de destek verdi.

Ekoloji

Ekoloji Örgütleri Meclis’te: Kömürden 2030 Yılına Kadar ‘Adil Çıkış’ İstiyoruz 

-

kömürden adil çıkış

Türkiye’nin farklı illerinden ekoloji örgütleri, yerel seçimler öncesinde, mevcut kömürlü termik santrallerin 2030 yılına kadar kademeli olarak kapatılmasını talep eden ‘‘Kömürden Adil Çıkış: Hedef 2030’’ bildirisini Meclis’te yaptıkları ziyaretlerde partilerle paylaştı.

Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ve Saadet Partisi ile yapılan görüşmelerde kömür madenciliği ve kömürlü termik santraller nedeniyle bölgede yaşayanların ya köylerini terk ettiği ya madene inmek zorunda kaldığı, ya da kirli hava soluyup kirli gıda tüketerek kansere yakalandığı belirtildi.

Görüşmelerde, kömürün artık vadesinin dolduğuna dikkat çekilerek toplumun gerçek enerji ihtiyacına yönelik bir enerji dönüşümünün 2030’a kadar mümkün olduğu ifade edildi.

Karar alıcılardan, kimsenin işsiz, güvencesiz, sağlıksız, enerjisiz kalmadığı planlı ve kademeli bir kömürden çıkış planı hazırlanmasını talep eden örgütler, bu planın ekolojik, ekonomik ve sosyal açıdan adil bir geçişi temin etmesinin şart olduğunu vurguladı.

Geçtiğimiz sene Muğla, Kahramanmaraş, Çanakkale, Antalya, İzmir, Denizli, Sivas, Adana, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Hatay ve  Karaman’da yıllardır kömüre karşı mücadele eden 17 kurum bir araya gelerek ‘‘Kömürden Adil Çıkış: Hedef 2030’’ talebini içeren bir bildiri yayınlamıştı.

Meclis’te partilerle yapılan görüşmelerde bu bildiri ve Türkiye’deki kömürün mevcut durumu ve dünyadan adil geçiş örneklerinin yer aldığı bir bilgi notu, Muğla Çevre Platformu, Çanakkale-Çan Çevre Derneği, Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu, Ege Çevre Platformu, Çevre ve Tüketici Koruma Derneği, İklim İçin 350 Derneği, Temiz Hava Hakkı Platformu temsilcilerinden oluşan bir heyet tarafından parti temsilcileriyle paylaşıldı.

“Kömürden Adil Çıkış: Hedef 2030” ortak bildirisindeki talepler şöyle:

  • Mevcut kömürlü termik santraller bugünden başlayarak 2030 yılına kadar kademeli olarak kapatılsın. 

  • Yeni kömür santralleri ve kömür madenleri için verilmiş izinler istisnasız iptal edilsin.

  • Kömür madeni genişletmeleri durdurulsun.

  • Kömür arama çalışmaları durdurulsun.

  • Kömür madenlerinde ve termik santrallerde çalışan tüm emekçiler özlük haklarını ve geleceklerini güvence altına alacak programlarla desteklensin.

  • Kömür bölgelerinde yaşanan ağır ekolojik yıkım ve buna bağlı insan sağlığındaki ve yerel ekonomideki çöküşün onarılması için etkilenen tüm ekosistemleri ve halkı kapsayan iyileştirme programları hayata geçirilsin. 

  • Krizlere karşı dirençli  bir toplumu inşa etmek için şirketlerin çıkarlarını değil, kamu yararını, bilimi önceleyen politikalar geliştirilsin. 

Heyet, yarın da Demokrasi ve Atılım Partisi ve diğer partilerle görüşecek.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

İzmir’in Çernobil’i Gaziemir’de Hiçbir Temizleme Çalışması Yapılmamış

-

Zeynep Cangı gaziemir

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, İzmir’in Gaziemir ilçesindeki akü geri kazanım fabrika sahasındaki radyoaktif kirliliğin giderilmesi için geçen yılı ağustos ayında başlanacağını belirttiği çalışmaların 2024 yılı haziran ayında tamamlanacağını söyledi.

K2 HABER | İzmir’in Çernobil’i olarak bilinen Gaziemir’deki radyoaktif atıkların temizlenmesi için verilen mücadeleler devam ediyor. Konuyu daha önce de gündeme taşıyan CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın’ın, 13 yıl önce çevreye zarar verdiği için kapatılan fabrika sahasındaki radyoaktif atıkların temizlenmesine ilişkin soru önergesine yanıt veren Bakan Bayraktar, Radyoaktif Kirliliğe Maruz Kalmış alanların Çevresel İyileştirme Faaliyetlerinin Yetkilendirilmesine İlişkin Yönetmelik kapsamında söz konusu alanda radyoaktif kirliliğin giderilmesi işlemlerine 2023 yılının Ağustos ayında başlanacağı ve çalışmaların 2024 yılı Haziran ayında tamamlanacağını belirtti.

CHP’li Taşkın, konuyu 1 Ekim 2023’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşımış ve 70 dönümlük arazide bulunan ve 500 bin tondan fazla olduğu tahmin edilen radyoaktif atığın önemli bir çevre ve halk sağlığı sorunu yarattığını belirtmişti.

İnsanlığın Kendi Eliyle Yarattığı Felaket: Çernobil

yüksel taşkın gaziemir

Özel şirket, sadece bariyer çekmiş

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Avrupa’nın Çöpünü Yine Türkiye Aldı: Bir Yılda 12,4 Ton!

-

plastik atık ithalatı polietilen eurostat

Türkiye, AB ülkelerinin atık/çöp ihraç ettiği ülkeler sıralamasında 12,4 ton atık satın alarak 1’inci oldu.

K2 HABER | Merkezi Lüksemburg’da bulunan Avrupa Birliği İstatistik Ofisi Eurostat verilerine göre Avrupa Birliği (AB) ülkeleri 2022 yılında Birlik dışına toplam 32 milyon 100 bin ton atık ihraç etti. Bu miktar bir önceki yıla göre yüzde 3’lük bir düşüş göstermiştir. AB üyesi olmayan ülkelerden atık ithalatı ise 2021’den bu yana yüzde 5 azalarak 18.7 milyon tona geriledi.

AB dışına yollanan atıkların yarısından fazlasını 17,8 milyon tonla demir ve çelik oluşturdu. Bunların yaklaşık üçte ikisini işlemek için Türkiye satın aldı.

AB’DEN İHRAÇ EDİLEN ATIKLARIN EN BÜYÜK ALICISI TÜRKİYE

Türkiye, madeni olmayan geri dönüştürülebilir maddelerle birlikte Avrupa’dan toplam 12,4 milyon ton atık satın aldı. Bu rakam AB’nin toplam atık ihracının yüzde 39’unu oluşturuyor.

Alıcılar sıralamasında Türkiye 1’inci olurkan ardından 3,5 milyon ton atıkla Hindistan geldi. Hindistan tek başına Avrupa’daki atık kağıtların yüzde 30’unu satın alarak dönüştürüyor. Hindistan’ın ardından, Birleşik Krallık 2 milyon, İsviçre 1,6 milyon, Norveç 1,6 milyon, Mısır 1,6 milyon, Pakistan 1,2 milyon, Endonezya 1,1 milyon, Fas ve Amerika Birleşik Devletleri her ikisi de 0,8 milyon ton atık ile takip etti.

Mevzu Biraz ‘Pis’: Türkiye, Neden Avrupa’nın Çöpünü Topluyor?

AB’DE EN BÜYÜK ATIK İHRACATÇISI HOLLANDA

AB’nin en büyük atık ihracatçısı 6,4 milyon ton ile Hollanda oldu. Belçika 3,9 milyon ton ile ikinci sırada yer aldı. Üçüncü sıradaki Almanya ise 3,3 milyon ton ile AB atık ihracatının onda birini gerçekleştirdi. Almanya 2011 yılında 5,8 milyon ton atık ihraç ederek zirvede yer almıştı. Ancak Almanya ihracatındaki düşüş nedeniyle birinci sıradaki yerini koruyamadı.

TÜRKİYE 2022’DE DE 1. OLMUŞTU

2022’de birlik ülkeleri 1,1 milyon ton geri dönüştürülebilir plastiği AB dışındaki ülkelere ihraç etti.

Türkiye, AB dışına gönderilen tüm geri dönüştürülebilir plastiğin 319 bin tonunu ithal etti. Bu miktar, gönderilen toplam plastik atığın yaklaşık yüzde 29’una karşılık geliyor.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Boğaziçi Çevre Ödülleri Sahiplerini Bekliyor

-

Boğaziçi Üniversitesi Elektroteknoloji Kulübü ve IEEE Öğrenci Kolu, çevre ve sürdürülebilirlik alanında gerçekleştirdikleri etkili çalışmalarla öne çıkan adayları kutlamak üzere 3. Boğaziçi Çevre Ödülleri etkinliğini düzenliyor.

K2 HABER | Çevre dostu uygulamalara katkıda bulunan ve başarılarıyla dikkat çeken adayları ödüllendirmeyi amaçlayan Boğaziçi Çevre Ödülleri, çevre ve sürdürülebilirliğe olan bakış açısını güçlendirmeyi miras olarak aktarmaktadır. Halk da oylamaya katılarak çevre ve sürdürülebilirlik konusunda söz sahibi olabilmekte, böylece etkinlik genel bilincin artması hakkında bir etkiye sahip olmaktadır.

Program Detayları

Bu yılki ödül töreni, geçirdiği yıllarda olduğu gibi, çevre ve sürdürülebilirlik konularında gösterilen çabaları kutlamak ve ödüllendirmek üzere tasarlandı.

Ödül için aday olan şirketler, kurumlar ve bireyler; çevresel etki, yenilik, ölçülebilir sonuçlar ve toplumsal katkı gibi kriterlere göre belirlendi. Adayların kim oldukları ve yaptıkları projeler, daha önce 1 Aralık tarihinde yapılan sosyal medya duyurusu ile kamuoyuna duyurulmuştu.

COP28 Sonrası İklim Uzmanlarından Tepkiler: Yetersiz

Ödül Töreni

Kazananlar, 22 Aralık tarihinde düzenlenecek olan Boğaziçi Çevre Ödülleri’nde etkinlik günü açıklanacak ve ödüller de aynı gün takdim edilecektir. Ödül töreni, Boğaziçi Üniversitesi’nin Güney Kampüsü’ndeki Albert Long Hall’de gerçekleştirilecek. 

Oylamaya Katılmak İçin

Yılın çevrecilerini belirlemede söz sahibi olmak ve bilet almak için oylamaya katılabilirsiniz:

Oylama için: https://buec.com.tr/oylama/

Bilet linki: https://www.biletimgo.com/etkinlik/bogazici-cevre-odulleri-5338

Instagram: https://www.instagram.com/bogazicicevreodulleri/

Okumak için tıklayın

Ekoloji

COP28 Sonrası İklim Uzmanlarından Tepkiler: Yetersiz

-

COP26 Nedir oxford

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28), Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde bugün sona erdi. Konferansın sona ermesinden sonra ise iklim uzmanlarından tepkiler geldi.

İklim müzakerelerinin yaklaşık 30 yıllık tarihinde ilk kez “fosil yakıtlara” referans verilen final metninde, sıcaklık artışını sınırlandırmak için “fosil yakıtlardan uzaklaşma” çağrısı yer aldı. İklim uzmanları ise sonuç metninde fosil yakıtlara doğrudan atıf yapılmasını başarı ama metnin yetersiz olduğunu vurguluyor.

Ümit Şahin: Bizi En Aza Razı Ediyorlar

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin sosyal medya hesabından, “Dubai’de uzatmalar da bitti COP28 kararları kabul edildi. Taslaklarda olan fosil yakıtların terk edilmesi de yerini yenilenebilir enerjinin alacağı da çıkarılmış. Zayıf bir fosil yakıtlardan uzaklaşma ifadesinin karara girmiş olması zafer sayılmaz. Bizi en aza razı ediyorlar. Üstelik en kirli ve en tehlikeli enerji olan nükleer çözümler arasında sayılıyor. Geçiş yakıtı ifadesiyle fosil gaza referans veriliyor. CCS’e defalarca vurgu var. Bunlar büyük skandal. Şimdi enerji dönüşümüne akmayan finansmanın bunlara gitmesinin önü açılacak. Finansman yetersizliği vurgulandığı halde artırılmasına ilişkin dişe dokunur bir ifade yok. Batı iklim borcunu kabul etmemekte direniyor ve gelişmekte olan ülkelerin ve petrol devletlerinin ayak sürümesini kolaylaştırıyor. Çin, Hindistan vb savunma yapmaktan oynamıyor. + 1,5 derece hedefinden sonra 2021’de önce kömürün ve şimdi de bütün fosil yakıtların üstü kapalı da olsa sorunun kaynağı olarak COP kararına girmesi, Paris Anlaşması’nı genişlettiği için olumlu. Bu gelişme küresel iklim hareketinin başarısı. Ama çok yavaş ve yetersiz.” açıklamasını gerçekleştirdi.

Özgür Gürbüz: Tarihsiz Bir Çağrı Yetersiz

Gazeteci Özgür Gürbüz, COP28’de açıklanan Fosil Yakıtlardan Uzaklaşma metnini yetersiz olarak ifade etti: “BM İklim Konferansı COP28′den “fosil yakıtları kullanmayı bırakma çağrısı” çıktı . Başta AB ülkeleri olmak üzere bazı liderler bunu bir başarı gibi anlatıyor. Ne yazık ki bu doğru değil. Bilim bu kadar net, zaman bu kadar azken kesinlik içermeyen, tarihsiz bir çağrı yetersiz.”

Manuel Pulgar-Vidal: Yine De Fosil Yakıtlardan Uzaklaşma Kararı Önemli Bir Sonuç

WWF Küresel İklim ve Enerji Lideri ve COP20 Başkanı Manuel Pulgar-Vidal, müzakerelerin ardından yaptığı değerlendirmede, ülkelerin fosil yakıtlardan uzaklaşma konusunda anlaştığını söyleyerek şöyle dedi:

“Ülkeler bunu kabul ederken, COP28’de kömür, petrol ve gazın tamamen kullanımdan kaldırılması konusunda uzlaşmaya varılamadı. Ancak yine de fosil yakıtlardan uzaklaşma kararı önemli bir sonuç. 30 yıldır devam eden BM iklim müzakerelerinde ülkeler nihayet odak noktasını iklim krizine yol açan kirletici fosil yakıtlara kaydırdı. Bu sonuç fosil yakıt dönemi için sonun başlangıcına işaret etmelidir. Yaşanabilir bir gezegen için tüm fosil yakıtların tamamen ortadan kaldırılmasına ihtiyacımız var.”

Marcio Astrini: Kutlanmayacak Bir Sonuç

Brezilya merkezli İklim Gözlemevi Yönetici Sekreteri Marcio Astrini, COP28 sonucunun “sinyaller açısından güçlü ancak içerik bakımından zayıf” olduğunu dile getirerek, “Gerçek anlamda harekete geçilmediği takdirde Dubai’den çıkan sonuç, dünyanın dört bir yanında aşırı iklim olaylarından zarar gören topluluklar açısından kutlanmayacak bir sonuç,” dedi.

Türkiye, COP28’de 8 girişime imza attı

Türkiye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı çerçevesinde çalışan İklim Değişikliği Başkanlığı, sekiz girişime katıldığını duyurdu. Girişimlerin listesi şu şekilde:

  • İklim Kulübü,
  • Kritik Ham Maddeler Kulübü,
  • Dayanıklı Gıda Sistemleri, Sürdürülebilir Tarım ve İklim Eylemine ilişkin Emirlik Deklarasyonu,
  • Buzul Dostları Grubu,
  • Çimentoda Atılım,
  • İklim İçin Mangrov İttifakı,
  • COP28’de Eğitim ve İklim Değişikliği Ortak Gündemi Bildirgesi,
  • İklim ve Sağlık Deklarasyonu,
  • İklim Eylemi İçin Yüksek Hedefli Çok Düzeyli Ortaklıklar Koalisyonu’na (CHAMP) imzacı oldu.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

#COP28 ‘Fosil Yakıtlardan Uzaklaşma’ Çağrısının Yapıldığı Anlaşmayla Sona Erdi

-

cop28

30 Kasım’da başlayan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28), Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde bugün sona erdi.

Zirve, müzakerecilerin final metni üzerinde anlaşmaya varamaması nedeniyle resmî tarihinden bir gün sonra tamamlanabildi.

Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre, iklim müzakerelerinin yaklaşık 30 yıllık tarihinde ilk kez “fosil yakıtlara” referans verilen final metninde, sıcaklık artışını sınırlandırmak için “fosil yakıtlardan uzaklaşma” çağrısı yer aldı.

Atıflar ve boşluklar

BM nezdinde “çağrı”, tarafların “davet edilmesi veya taraflardan ricada bulunmak” anlamına geldiği için, müzakereleri takip eden uzmanlar fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısının zayıf bir sonuç olduğunu ve küresel ısıtmayı sınırlandırmak için emisyonları keskin şekilde düşürmenin sağlanamayacağını belirtiyor.

Taraflar küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 itibarı ile üç katına ve enerji verimliliğindeki ilerleme hızının iki katına çıkarılması hedeflerini kabul ederken, Kayıp Zarar Fonu’nun etkin hale gelmesi de final metninde yer aldı.

Final metninde, gelişmekte olan ülkelerin iklim finansmanına ihtiyaç duyduğu ve iklim krizinin etkilerine uyum için gereken finansmana atıfta bulunulsa da, uyum finansmanının nasıl ölçeklendirileceği ve takvimine ilişkin boşluklar var.

COP28 Başkanı Al Jaber: Tarihi başarı

Final metninin kabul edilmesinin ardından kapanış oturumunda konuşan COP28 Başkanı Sultan Ahmed Al Jaber, müzakerelerin sonucunu “tarihi bir başarı” olarak nitelendirerek, şöyle dedi:

“Dünyanın yeni bir yol bulması gerekiyordu ve kuzey yıldızımızı takip ederek biz bu yeni yolu bulduk. Gerçeklerle yüzleştik ve dünyayı doğru yöne yönlendirdik. Bu doğrultuda, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefini ulaşılabilir kılmak için bir eylem planı hazırladık.

“Bunu ortak zemin üzerine inşa ettik, işbirliğiyle pekiştirdik. Bu, iklim eylemini hızlandırmak için hata yapmamak üzere geliştirilmiş dengeli, tarihi bir pakettir.”

  • BAE’nin devlet petrol şirketi ADNOC’un CEO’su olan Sultan Ahmed Al Jaber’in COP 28’e başkanlık etmesi, kararlaştırıldığından bu yana tepki topluyordu. ADNOC’un, üretim kapasitesini 2027 yılında günde beş milyon varile çıkarmayı hedeflediği biliniyor.

İklim Uzmanlarından Tepkiler

WWF Küresel İklim ve Enerji Lideri ve COP20 Başkanı Manuel Pulgar-Vidal, müzakerelerin ardından yaptığı değerlendirmede, ülkelerin fosil yakıtlardan uzaklaşma konusunda anlaştığını söyleyerek şöyle dedi:

“Ülkeler bunu kabul ederken, COP28’de kömür, petrol ve gazın tamamen kullanımdan kaldırılması konusunda uzlaşmaya varılamadı. Ancak yine de fosil yakıtlardan uzaklaşma kararı önemli bir sonuç. 30 yıldır devam eden BM iklim müzakerelerinde ülkeler nihayet odak noktasını iklim krizine yol açan kirletici fosil yakıtlara kaydırdı. Bu sonuç fosil yakıt dönemi için sonun başlangıcına işaret etmelidir.

“Yaşanabilir bir gezegen için tüm fosil yakıtların tamamen ortadan kaldırılmasına ihtiyacımız var.”

Brezilya merkezli İklim Gözlemevi Yönetici Sekreteri Marcio Astrini, COP28 sonucunun “sinyaller açısından güçlü ancak içerik bakımından zayıf” olduğunu dile getirerek, “Gerçek anlamda harekete geçilmediği takdirde Dubai’den çıkan sonuç, dünyanın dört bir yanında aşırı iklim olaylarından zarar gören topluluklar açısından kutlanmayacak bir sonuç,” dedi.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Halilağa’da ÇED Raporu Yerle Bir Edildi

-

halilağa bakır madeni

Cengiz Holding’in Halilağa Bakır Madeni Projesi için 2. kez verilen “ÇED Olumlu” kararının iptali için Tema Vakfı, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Çan Çevre Derneği, Ayvalık Tabiat Derneği, Ege ve Marmara Çevreci Belediyeler Birliği ve yörede yaşayan 90 yurttaşın açtığı davanın bilirkişi keşfi gerçekleşti. Davacılar ve yaşam savunucuları, ‘Defol Cengiz, Köyümüzde Maden İstemiyoruz, Kazdağları’nın Üstü Altından Değerlidir’ yazılı pankartlarıyla keşifin başlangıç noktası Muratlar köyü girişinde toplandı.

K2 HABER | Şahin ATEŞOĞLU – @SahinAtesoglu / Ekoloji örgütlerinin ve bölge halkının, Halilağa Bakır Madeni projesine karşı açtıkları davanın bilirkişi keşfi gerçekleştirildi. Keşif, Muratlar Köyü’nde keşif hakiminin beyanları alması ile başladı. Maden yüksek mühendisi ve Kazdağı Derneği yönetim kurulu üyesi Esenay Hacıosmanoğlu, ÇED raporunun madencilik açısından eksik ve hatalı yönlerini anlattı. ÇED kapsamında çıkarılacak cevherin sadece bakır değil altın da içerdiği, başka bir projede altının da zenginleştirilmesinin planlandığı açıkladı. Dernek yetkililerinden yapılan açıklamada, keşif sırasında yapılan beyanların özeti şu şekilde yapıldı:

– Maden işletme projesinde bakır, altın, altın+bakır kompleks, feldispat ve kuvars madenciliği planlanırken, ÇED’in sadece bakır üretimine yönelik olduğu; ÇED projesinin maden işletme projesine uygun hazırlanması gerektiği halde iki projenin uyumlu olmadığı karşılaştırma yaparak açıklandı.
– ÇED’in aksine, maden işletme projesinde zenginleştirme ve atık depolamanın bulunmadığı belirtildi.
– Maden işletme projesine göre ÇED atık depolama tesisinin rezerv alanında kaldığı, dolayısıyla kaynak kaybına sebebiyet verebileceği açıklandı.
– İşletme projelerinin sadece görünür rezerve göre yapılması gerektiği ancak ÇED kapsamında tüm maden kaynağının işletilmesinin planlandığı gösterildi.
– Atık depolama tesisinin son derece geniş alana yayıldığı, olumsuz çevresel etkiyi azaltacak depolama alternatiflerinin ÇED kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.
– Atık depolama tesisinin açık ocak patlatması limit alanında kaldığı gösterildi.
– Rapor içinde 3 farklı atık depolama tasarımı bulunduğu gösterildi.
– Gerekli depolama kapasitesini sağlayabilmek için kazı yapılması gerektiği, bunun sonucunda atık depolama tabanının yeraltı suyu seviyesinin altına düşeceği açıklandı.
– Taban teşkili için gerekli kota alma çalışmasını ve kapasiteyi karşılamak için yapılacak kazıyı içermeyen etüt ve kesitlerden bahsedildi.
– Maden su ihtiyacının eski ocak göllerinden karşılanması alternatifinin ÇED kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.
– Duyarlılık analizlerinin kümülatif kesitler üzerinden yapılmadığı gösterildi.
– Yeraltı suyu seviyesi altında gerçekleşecek büyük boyutlu (derin açık ocak, geniş ADT) ve patlatmalı madencilik faaliyetlerinin, yüksek asit üretme potansiyeli ve kirletici etkisi olan malzemeden oluşan ocak ve pasa şevleri ile bu birimlerde oluşacak ocak gölünün, sahanın zaten hassas ve kırılgan olduğu görülen dengesini kontrol edilemez şekilde bozacağı, proje alanı ve çevresindeki su kaynaklarını olumsuz etkileyeceği, akış örüntülerine önemli ölçüde zarar vereceği açıklandı.
– Kümülatif değerlendirmede, gerek ruhsat sahası gerekse etki alanı içindeki diğer projelerin doğru ve eksiksiz bir şekilde ele alınmadığı gösterildi.

Kazdağları Ekoloji Platformu: ‘Cengiz’e Geçit Vermeyeceğiz!’

Halilağa Bakır Madeni Projesinde Kamu Yararı Yok

TEMA’dan Çevre Mühendisi Onur Küçük, bölgedeki aynı şirkete ait çok sayıda maden projesinin varlığından söz ederek, kümülatif etki konusuna vurgu yaptı. Davacıların avukatı Cem Altıparmak, şirketin ÇED süreci yürütmeden DSİ ile protokol kapsamında yapmaya başladıkları ve bölgenin su kaynaklarına el koyacak olan gölet projelerinden, Kocabaş Çayı’na yapılmak istenen derivasyon kanalından bahsetti ve ÇED raporundaki eksiklere dikkat çekti. ‘Onlarca köyün su kaynağına, tarım alanlarına el koyan bu projede kamu yararı yoktur’ dedi.

Çan İlçesi Tarım Yapılamaz Hale Gelecek

Ziraat Mühendisi Hicri Nalbant, projenin bölgenin tarımını yok edeceğini, tarım için gerekli olan suyun madene verileceğini söyledi. Orman mühendisi Hasan Basri Avcı, projenin kocaman bir orman ekosistemini yok edeceğini söyleyerek, idarenin ve ÇED raporunun ormana kereste gözü ile baktığını belirtti. Hacıbekirler köylülerinden Gülferit Güven, köylerinin proje alanının çok yakınında olduğunu ve madenden olumsuz etkileneceklerini, tarım ve hayvancılık yapamaz hale geleceklerini belirterek madeni istemediklerini söyledi. Çan Çevre Derneği avukatı Ümran Aydın, Çan’ın 55 köyünün tek su kaynağı Kocabaş çayının madene verildiğinde, yöre insanının susuzluğa terk edileceğini, artık Çan ilçesinde tarımın yapılamacağını anlattı.

Alamos’un Kirazlı Ruhsatı Tarihe Gömülmüştür’

Yöre İnsanı Kanser Riskiyle Yaşamak İstemiyor

Diğer avukatlar tarafından proje alanındaki ve yakınlarındaki arkeolojik buluntular ve sit alanları hakkında da bilgiler verildi. Daha sonra hakim davalı idare Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı avukatına ve müdahil şirket avukatına söz vererek beyanlarını aldı. Beyanların ardından keşif alanına geçildi, projede öngörülen açık ocak, atık havuzu alanları ve arkeolojik buluntular bilirkişilerle birlikte incelendi. Keşfin sonunda davacılardan bölgede yaşayan Emel Yalçın ve Ferzan Aktaş da söz alarak projenin tarım alanlarına ve yaşam alanlarına verecekleri zararları anlatarak, yöre insanının kanser riskiyle yaşamak istemediği belirterek projenin iptal edilmesini istediler.

Keşfe Kazdağları Ekoloji Platformu, Edremit, Altınoluk, Küçükkuyu, Çanakkale’den doğa koruma örgütleri ve emek ve demokrasi örgütleri de destek verdi.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Uzmanlar, COP28 İklim Zirvesi’ndeki Son Gelişmeleri Değerlendirdi

-

cop28 Dubai iklim zirvesi

COP28 İklim Zirvesi’nin 3. günü olan 2 Aralık 2023’te Dr. Sultan Al Jaber tarafından açıklanan Küresel Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Taahhüdü ile, 1,5°C’yi ulaşılabilir kılmak için 2030 yılına kadar küresel kurulu yenilenebilir enerji üretim kapasitesinin 3 katına, enerji verimliliği hızının 3 katına çıkarılması hedeflendi.

K2 HABER | 2 Aralık itibarıyla 118 ülke, farklı başlangıç noktaları ve ulusal koşulları dikkate alarak, 2030 yılına kadar dünyanın mevcut yenilenebilir enerji üretim kapasitesini en az 11.000 GW’a çıkarmak için birlikte çalışma taahhüdünde bulundu. Ayrıca, 2030 yılına kadar her yıl, enerji verimliliğindeki küresel ortalama yıllık artış oranını iki katına çıkarmayı taahhüt etti. ABD, Avustralya, Brezilya, Polonya ve Meksika gibi fosil yakıta dayalı bir enerji sistemi olan ülkeler bildirgeye imza atarken Çin, Hindistan ve Türkiye’nin yokluğu dikkat çekti.

Türkiye’den uzmanlar, küresel çapta yenilenebilir enerji konusunda atılan bu adımı ve Türkiye’nin durumunu değerlendirdi.

Kömürün Politik Ekonomisi: Temiz Enerji Geçişinin Önündeki Engeller

Ümit Şahin: Türkiye’nin Bu Bildirgeyi İmzalaması Gerekirdi

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Değişikliği Koordinatörü Ümit Şahin ise alınan kararı şöyle yorumladı: “Türkiye’nin COP28’de iki pozisyonunu gördük. Birincisi, Küresel Durum Değerlendirmesi kapsamında fosil yakıtların azaltılmasına ve fosil yakıttan çıkışa karşı olduğunu bildirmesi ve ABD’nin de yer aldığını açıkladığı Kömürden Çıkış Koalisyonu’na katılmamasıydı. İkinci olarak, küresel yenilenebilir kapasitesinin üç katına çıkarılmasını taahhüt eden 118 ülke arasında Türkiye’yi göremedik. Halbuki, Azerbaycan ve bazı körfez ülkeleri bile bu taahhüdün altına imza attı. Kaldı ki, Türkiye’nin geçen yıl yayınladığı Ulusal Enerji Planı’nda güneş ve rüzgârı artırma hedefi zaten 3 kata yakın, dolayısıyla Türkiye’nin bu bildirgeyi imzalaması gerekirdi.”

Volkan Yiğit: Türkiye, Kömürlü Termik Santralleri Ekonomik Ömrü Bitene Kadar Açık Tutmak İstiyor

A Plus Enerji Kurucu Ortağı Volkan Yiğit ise küresel hedeflerin halihazırda Türkiye’nin Ulusal Enerji Planı’yla paralel olduğunu ve Türkiye’nin zaten bu hedeflere kolaylıkla ulaşabileceğinin altını çizdi ve “Ulusal Enerji Planı’nda şu an 11,2 GW olan güneş kapasitemizi 2035 sonunda 53 GW seviyesine yani neredeyse 5 katına çıkarmayı hedefliyoruz. Rüzgâr tarafında bu kadar yüksek olmasa da 11,6 GW kapasitemizi 2035’te 29 GW seviyesine çıkarmayı planlıyoruz. Bu da 2,5 kat bir artış anlamına geliyor. Her iki hedefin toplamına baktığımızda 2035’te güneş ve rüzgâr kurulu gücümüzü zaten 3,6 katına çıkarmayı planlıyoruz aslında.” dedi.

Yiğit, şöyle devam etti: “Türkiye’nin imzacı olmamasının sebebi, taahhüdün içinde geçen kömürlü termik santrallerin aşamalı olarak kapatılması ibaresi olmalı; çünkü Türkiye tüm kömürlü termik santralleri ekonomik ömrü bitene kadar açık tutmak istiyor. Burada aslında işi piyasaya bırakmak lazım; piyasa koşulları, karbon fiyatlaması, farklı taahhüt ve gereksinimler çerçevesinde bizim de yaptığımız projeksiyonlar kömür santrallerinin üretimdeki payının her yıl gittikçe azalacağını gösteriyor. Ekonomik ve teknolojik koşullar, Türkiye’de yerli kömürün bitmesi, yeni kömür alanlarına girmenin zorlaşması, kömür finansmanının azalması zaten bizi bu taahhüde götürecektir. Ben karamsar değilim; önümüzdeki yıllarda bu küresel taahhüdün daha geliştirilmiş hali ve belki hidroelektriğin kapsam dışı bırakıldığı bir versiyonuna, yani sadece güneş ve rüzgâr gibi yeni teknoloji yenilenebilir enerji hedeflerinin yer aldığı haline, imza atabileceğimizi düşünüyorum ve zaten Ulusal Enerji Planı’nın da buna paralel olduğunu görüyorum.”

Gençler, Karbonsuz Gelecek İçin ‘Kömürden Çıkış Planı’ İstiyor

Bengisu Özenç: Türkiye, İklim Diplomasisinde Daha Yapıcı Rol Oynamalı

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği Direktörü Bengisu Özenç, Türkiye’nin 2021’de açıkladığı 2053 net-sıfır hedefinin olumlu  başlangıç olduğunu ancak kısa ve orta vadeli hedeflerin henüz söz konusu 2053 hedefiyle uyumlu olmadığına dikkat çekti: “Ne yazık ki, kısa vadeli hedeflerin eksikliği bu patikada önemli rol oynayabilecek yatırımcı gibi aktörlerin yanlış sinyal almasına sebep olabiliyor. Aslında Türkiye önümüzdeki 10-15 yıl boyunca süregelen durumu devam ettireceğini söylüyor. Halbuki, çok daha fazlasını yapacak kapasitemiz var. 2017’de açıklanan güneş enerjisi kurulum hedeflerini yalnızca beş yıl içinde 3 katına çıkarmış bir ülkeyiz. Türkiye, hem iklim diplomasisinde daha yapıcı bir rol oynamayı, hem de 2053 net-sıfır hedefine ulaşmada daha kolaylaştırıcı bir pozisyon almayı kendisi için hedeflemeli.”

Bahadır Turhan: COP28’deki Duruşumuz Hedefler İle Tam Tutarlılık Sergilemiyor

Solar 3GW Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Bahadır Turhan ise kararı şöyle yorumladı: “Kömürden çıkışımız hem 2053 Net Karbon sıfır hem enerjide bağımsızlık hem de sürekli ucuz elektrik hedeflerimiz açısından birinci şart. Bu çıkışın adil bir çerçevede olması için de somut adımlarla detaylıca planlanması ve planın bir an önce hayata geçirilmesi elzem. Ancak COP28’deki duruşumuz maalesef bu hedefler ile tam tutarlılık sergilemiyor. Bu durum bizim geleceğin gelişmiş ülkeleri arasındaki yerimizi riske atıyor, çünkü ucuz enerjinin sağlayacağı imkan ve verimlilikten mahrum kalıyoruz.”

Güncel gelişmeler ışığında, Türkiye’deki güneş ve rüzgar enerjisi potansiyelinin önemli bir avantaj sağladığını ifade eden Turhan şöyle devam etti: “Fosil yakıt açısından fakir ancak güneş açısından zengin bir ülkeyiz. Bu, diğer ülkelere kıyasla en kolaylıkla yararlanabileceğimiz kaldıraç, bize hem maliyet hem de zaman konusunda avantaj sunuyor. Dolayısıyla fosil yakıtlardan çıkışımızı geciktiren her hareket, güneşimizden yeterince faydalanamamıza ve de ekonomik açıdan geri düşmemize neden oluyor. Artık geçmiş yüzyılın teknolojilerini geride bırakıp, tamamen yeni teknolojilere yüzümüzü çevirme zamanı. Son teknolojik gelişmeler ile GES’lerin ve batarya depolamanın ilk yatırım maliyetleri sadece son bir yılda %40 ucuzladı. Batarya depolama ile desteklenen GES’ler ise bugün şebeke işletme güvenliği açısından termik santrallere olan ihtiyacı her gün azaltıyor. Tüm bunların üzerine bir de son bir yılda yaklaşık 30 GWh’lik batarya kapasiteli GES ve RES’lere önlisans da vermişken, artık fosil yakıtlardan çıkışımızı daha hızlı ve emin adımlarla gerçekleştirebiliriz.”

Türkiye’de Kömür Düşüşte Ancak Emisyonlar Azalmıyor

Ufuk Alparslan: Türkiye’nin İmzasının Olmamasının Nedenini Politik Buluyorum

Bu kararın emisyon azaltımı konusunda dünyanın iki kutbunu karşı karşıya getirdiğini söyleyen Ember Türkiye, Ukrayna ve Batı Balkanlar Bölge Lideri Ufuk Alparslan şöyle dedi:

“Bu karara imza atan 118 ülkenin dışında kalan ülkeler, küresel sera gazı emisyonunun yarısından fazlasından sorumlu. İmza atmayan ülkeler arasında Çin, Hindistan, Güney Afrika, Endonezya, Rusya ya da Orta Doğu ülkeleri gibi yenilenebilir enerjinin esas artış göstermesi gereken yerler bulunuyor. Bu nedenle kararın beni çok heyecanlandırdığını söyleyemeyeceğim. Türkiye açısından değerlendirdiğimizde ise, resmi planlarda dahi buna yakın hedefler açıklandığı için kararın altında Türkiye’nin imzasının olmamasının nedenini politik buluyorum. Nitekim, imzacı ve imzacı olmayan ülkelere bakıldığında -birkaç istisna dışında- dünyanın iki ayrı kutbunu yansıttığını görüyoruz.”

Okumak için tıklayın

Ekoloji

İzmir’de Deniz 1 Metre Yükseldi

-

deniz kabarması Karşıyaka konak sel yağış

Konak ve Karşıyaka’da denizin 1 metreden fazla yükselmesi nedeniyle sahil kesimindeki birçok sokak deniz sularının altında kaldı.

K2 HABER | İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan hava basıncı, rüzgâr ve yağış verilerine göre şehirde deniz kabarması yaşanabileceği yönündeki uyarılar gerçekleşti. İzmir Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi ve İZSU Genel Müdürlüğü ekipleri 24 saatten fazla süredir kesintisiz mesai yaparak vatandaşların yardımına koştu.

İzmir’de meteorolojik koşulların yarattığı etkiye bağlı olarak deniz taşkını yaşandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü ve İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekipleri, deniz seviyesinin 1 metre yükseldiği taşkına karşı, tüm personel ve ekipmanıyla halkın can ve mal güvenliğini sağlamak için özverili bir mücadele yürütüyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü, 25 Kasım Cumartesi günü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden aldığı verilere dayanarak, deniz kabarması ve aşır yağıştan kaynaklı deniz taşkını yaşanabileceğini belirterek vatandaşı uyarmıştı. Günün ilerleyen saatlerinde deniz seviyesi 1 metre yükseldi, Alsancak Kordon, Karşıyaka Yelken Kulübü ve Mavişehir’de deniz taşkını yaşandı. Taşkında zarar gören elektrik trafolarından kaynaklanan bölgesel elektrik kesintileri yaşandı.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün hava tahmin modellerine göre ikinci bir yükselme ihtimalinin düşük olduğu belirtildi. Alınan verilere göre, rüzgârın öğle saatlerinde etkisini kaybetmesiyle birlikte deniz çekilmeye başlayacak.

Tunç Soyer: Karbon 0 – Dünya 1 Kampanyasına Destek Veriyorum

Tsunami Etkisi Yarattı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, deniz kabarması olarak adlandırılan durumun bir tsunami etkisi yarattığını ve denizin karadan yüzlerce metre içerilere ilerlediğini belirterek “1200 mesai arkadaşımız, 250 iş makinesi ile geceden beri su tahliyesi yapıyor. Vatandaşlarımızın bu durumdan en az etkilenmesi için İZSU, İtfaiye ve Fen İşleri ekiplerimizle canla başla çalışıyoruz” dedi.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Alexandra Cousteau: Okyanusları Geri Kazanmak İçin 10 Yılımız Var

-

Alexandra Cousteau

Yılın en büyük inovasyon buluşması Türkiye Innovation Week, sürdürülebilirlik aktivisti Alexandra Cousteau ismini ağırladı. Dünya üzerindeki plastik atıkların korkutucu boyutlara ulaştığını hatırlatan Cousteau, “Okyanusları geri kazanmak için önümüzde 10 yılımız var” değerlendirmesinde bulundu.

K2 HABER | Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) koordinasyonunda düzenlenen ve bölgenin en büyük inovasyon buluşması olan Türkiye Innovation Week (TIW), İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde kapılarını açtı.

Etkinlik kapsamında değerlendirmelerde bulunan Fransız okyanus uzmanı ve kâşif Jacques-Yves Cousteau, bizim bildiğimiz adıyla Kaptan Cousteau’nun torunu Alexandra Cousteau, okyanusları geri kazanmak için dünya halklarının 10 yılı olduğunu belirtti.

Cousteau açıklamasında, “Önümüzdeki on yıl, tek küresel okyanusumuzun geleceğini belirleyecek. Artık farklılıklarımızın ötesine bakmamız ve iddialı ve yenilikçi çözümleri benimsememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Mikroplastiklerin zararlarına da değinen Alexandra Cousteau, “Mikroplastikler artık yediğimiz balıklarda, hatta yemeğimize serptiğimiz deniz tuzunda bile mevcut. Mevcut eğilimler devam ederse 2050 yılında okyanuslar trajik derecede üzücü, kirli ve boş bir yer olacak” diye konuştu.

Araştırmalara göre dünyanın yaklaşık yüzde 70’ini kaplayan okyanuslarda tahmini 171 trilyondan fazla plastik parça bulunuyor. Bilim insanları, okyanuslardaki plastik yoğunluğuna ilişkin önlem alınmadığı takdirde 2040’a kadar atıkların neredeyse 3 kat artabileceği uyarısında bulunuyor.

Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay Mikroplastik Tehlikesini Yazdı

Okumak için tıklayın

Öne Çıkan Haberler