Connect with us

Gündem

24. Kadın Sığınakları Ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Sonuç Bildirgesi

Kadın Sığınakları

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı’nın yirmi dördüncüsü gerçekleştirildi. “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karşıtı Politikalar ve Feminist Stratejilerimiz” başlığıyla gerçekleştirilen Kurultay’a farklı illerdeki kadın ve LGBTİ+ örgütlerinden ve kamu kurumlarından 267 kadın katıldı.

Kurultay’da yürütülen tartışmalar, ortak bir bildiri ile deklare edildi. İstanbul sözleşmesini eksik uygulanması gerekirken iptalini kınayan bileşenler, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını belediyelerin tanımamalarını ve Sözleşme değerlerine bağlılıklarını uygulamada göstermelerini talep etti.

Bildirge metninde “Bizler, kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın örgütleri olarak, şiddetten uzaklaşma mücadelesi veren kadınların deneyimlerine tanıklık ediyoruz. Bu deneyimler kadınların Türkiye’de şiddetle mücadele için var olan mekanizmalara erişimde önemli güçlüklerle karşı karşıya kaldıklarını gösteriyor. Şiddetten uzaklaşma mücadelesi veren kadınların deneyimlerinden hareketle hazırladığımız izleme raporlarıyla da görüyoruz ki 6284 sayılı Kanun gereği gibi uygulanmıyor, ŞÖNİM’ler koordinasyon görevini yerine getiremiyor, gizlilik kararlarının uygulanmasında yaşanılan sorunlar can güvenliği açıklarının yanı sıra kadınların haklarına erişmelerinde öyle güçlükler yaratıyor ki gizlilik kararlarını kaldırmayı dahi tercih edebiliyorlar. Ekonomik destek ihtiyacı olan kadınların bu desteğe erişimindeki sorunların başında bu koordinasyonsuzluğun olduğu görülüyor. Kürt illerindeki kadın kurumlarından gelen raporlar ve deneyim aktarımlarından da gördüğümüz üzere devletin birçok mekanizması kadın mücadelesini engellemekte ve var olan kadın birimlerini, kurumlarını işlevsiz hale getirmeye çalışmaktadır. Bu durum özellikle kayyum yönetim politikaları ile kurumsallaştırılmış bir hal almaktadır.” ifadeleri kullanıldı.

Konuşma Zamanı Başlıyor: ‘Beyaz Atlı Prens Boşuna Gelme’

43 Maddeden Oluşan Kurultay Sonuç Bildirgesi

24. Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı olarak, kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelemizin devamlılığını etkin bir şekilde sağlayabilmek için ortaklaştığımız ve öne çıkan mücadele başlıklarımızı/ taleplerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz:

1. Danıştay hukuksuz bir şekilde alınan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını iptal etmeli.

2. Pandemi gerekçe gösterilerek yoğunlaşan kolluk aracılığıyla yapılan sığınak kabulleri ŞÖNİM aracılığıyla yapılmalı.

3. Tedbir ve koruma kararları kadınların ihtiyaçları gözetilerek 6 ay veya süresiz olarak verilmeli. Gizlilik kararı olduğu için devlet hastanesinden randevu alamayan, e-devlet, e-nabız, MHRS gibi sistemlerde kendi bilgilerine erişemeyen, bankalarda hesap açtıramayan, adresi olmadığı için kimlik çıkaramayan ve türlü sistemsel zorlukları yaşayan kadınların, tüm bu sistemleri kolayca kullanması sağlanmalı. Tüm ilgili kurumlar gizli kaydın ne olduğunu ve nasıl uygulaması gerektiğini kavramalı, özellikle ŞÖNİM bu konuda koordinasyonu üstlenmeli.

4. Kadınların sıklıkla çocukları için sağlanan sosyo-ekonomik destek (SED) sığınakta kalan kadınlar için de işletilmeli. SED benzeri düzenli bir ekonomik destek alamayan bekar ya da çocuksuz kadınların ihtiyaçları gözetilerek düzenli ekonomik destekten yararlanabilecekleri sosyal hizmet modelleri oluşturulmalı. ŞÖNİM kurumlar arası koordinasyonu sağlayarak kadının ihtiyaç duyduğu sosyal desteklere erişimini mümkün kılmalı.

5. Sadece şiddete maruz kalan kadınlara yönelik 7/24 ulaşılabilir bir telefon hattı oluşturulmalı. Bu hat çok dilli hizmet sağlayabilmeli. Hattı yanıtlayanlar sadece polise ya da başka kuruma yönlendirme işlevi görmemeli. Şiddet alanında donanımlı bilgiye sahip kadınlar, başvuru yapan kadınları aktif dinleyebilmeli, kriz durumlarında psikolojik ilk yardım çalışması yapabilmeli. KADES uygulaması çok dilli olmalı, Kürtçe dili eklenmeli ve kadınların uygulamayı rahat kullanabilmesi için kullanıcı dostu olmalı.

6. Yerel yönetimlerde sığınaklar öncelikli çalışma olmalı. Sığınak açması gereken belediyeler sığınak açmalı ve buna göre personel alımı yapmalı. Nüfusu 100.000’i geçen belediyelerin sığınak açma yükümlülüğüne benzer şekilde, her belediyenin kadın danışma merkezi olmalı. Her belediye kendi yerelinde şiddete maruz kalan kadınların erişebileceği mekanizmaların bilgisinin yaygınlaştırılması için görünürlük çalışmaları yapmalı.

7. Belediyeler sığınak çalışmasının ihtiyaçları ve önceliklerini gözetmeli ve resmi yazışmaların sürelerinin çok uzun olması kadınların güvenliklerini riske attığı için belediyeler yazışma prosedürlerini bu doğrultuda esnetebilmeli.

8. Bakanlığın yönetmeliğindeki kurallar ve baskıcı tavırlar yerine belediyeler bir araya gelerek kadınların ihtiyaçlarına göre ve kadından yana bir bakış açısıyla yeni bir sığınak işleyişine dair yönetmelik oluşturmalı.

9. Sığınaklar için özellikli personel istihdamı sağlanmalı ve personelin güçlendirilmesi için eğitimler, süpervizyon ve psikoterapi destekleri sunulmalı. Personellerin rol dağılımı adil yapılmalı, kadınların ihtiyacına göre belirlenmeli ve psikolog, sosyal çalışmacı, idareci gibi ayrımlar net şekilde yapılmalı. Hem alanda çalışan psikolog ve sosyal çalışmacılara, hem tüm ilgili birimlerdeki müdürlüklere düzenli aralıklarla sığınak nedir, nasıl yürütülmesi gerekir konularında atölye yürütülmeli.

10. Pandemi sürecinde sığınak kabullerinde istenen test için ŞÖNİM kadınların hastaneye erişimini kolaylaştırmalı ve gerektiğinde bu işlemler için kadına eşlik etmeli. Karantina olacağı söylemiyle kadınları sığınağa başvurmaktan caydırmayı amaçlayan yaklaşımdan uzak durulmalı ve kadınların ihtiyaçlarını gözeten bir yaklaşım benimsenmeli.

11. Sığınakta kalan kadınlar için kadının ve çocuğun ihtiyaçlarını da gözeterek kreş desteği sağlanmalı. 12 yaş üstü oğlan çocuklarının sığınaklara kabulünü engelleyen yönetmelik gözden geçirilmeli ve yönetmelikteki ev desteği sağlanmalı.

12. Pandemi sonrası artan ve farklılaşan ihtiyaçlar nedeniyle kadınların psikolojik ve ekonomik destek talepleri de yoğunlaşmış durumda. Kamu ve yerel yönetimler bu ihtiyaçları gözeten toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeler hazırlamalı ve şiddete maruz kalan kadınların şiddetten uzak yaşam kurabilmeleri için gerekli sosyal destek mekanizmalarını oluşturmalı.

13. Belediyeler, LGBTİ+’ların özellikli ihtiyaçlarını katılımcı bir şekilde tespit etmeli ve bu ihtiyaçları ertelemeden karşılamalı.

14. Bakanlık sığınaklarında sağlanan genel sağlık sigortası, belediye ve özel sığınaklarında da sağlanmalı.

15. Bakanlık, Cumhurbaşkanlığı dahil devletin merkezi yönetiminden belediyelere sığınak ve dayanışma merkezi açılması ve oradaki ihtiyaçların karşılanmasına yönelik özel bütçe oluşturulmalı.

16. Kamu kurumları ve yerel yönetimler kadınların nitelikli ücretsiz psikolojik desteğe erişmeleri konusunda etkin rol almalı.

17. Kamu kurumları ve yerel yönetimler il koordinasyon kurullarına kadın örgütlerini dahil etmeli, kurullarda paylaşılan bilgiler ve kadınların var olan hizmetlerden ne şekilde yararlandığı düzenli olarak kamuyla paylaşılmalı, bu bilgiler nicel verileri de kapsamalı.

18. Kadın örgütlerine yapılan başvurularda kadınların Whatsapp, e-mail ve sosyal medya üzerinden daha sık irtibata geçtiğini görüyoruz. Kamu kurumları ve yerel yönetimler kadınların bu ihtiyaçlarını gözeterek daha erişilebilir olmalı.

19. Yerel yönetimler kadına yönelik şiddetle mücadelede somut adımlar atabilmek için alanda çalışma yürüten bağımsız kadın örgütleri ile etkin işbirlikleri geliştirmeli, işbirliğinin takip süreçleri şeffaf olmalı, böylece sivil toplum ve kadın örgütleri tarafından izlemesi kolaylıkla yapılabilmeli.

20. Yerel yönetimler, özellikle pandemi sonrası artan kadın yoksulluğu için de sosyal politika kapsamında bütçe ayırarak kalıcı çözümler sunmalı, özellikle barınma ihtiyacına somut cevap vermeli.

21. Yerel eşitlik eylem planları bir an önce tüm belediyelerde hazırlanmalı, hazırlık süreçleri eşitlik birimleri ve sivil toplum örgütlerini kapsayıcı şekilde yapılandırılmalı ve uygulanmaya başlanmalı.

22. Kadınları bakım yükünden kurtaracak ve emek gücüne güvenceli şekilde katılmasını sağlayacak destek sistemleri oluşturulmalı, kadınların tümünün sosyal güvenceden faydalanabilecekleri bir mekanizma kurulmalı, tüm kadınlar sosyal güvence altına alınmalı. Krizler sebebiyle kayıt dışı ya da yarı zamanlı ve esnek çalışma durumunda kalan kadınlara dair koruyucu önlemler alınmalı.

23. Kriz dönemleri için hazırlanan acil eylem planlarında kadınlar için özel düzenlemeler yapılmalı, krizlerin yükünü kadınlara yükleyen stratejiler terk edilmeli.

24. Kadın yoksulluğuna, “oy” malzemesi haline getirilebilen, yetersiz sosyal destek politikalarıyla müdahale edilemeyeceği vurgulanmalı. Sosyal destekler için bütçe arttırılmalı ve bu destekler sadaka olarak ve dönemsel değil hak kapsamında düzenli ve devamlı hale getirilmeli.

25. Şiddete maruz kalan kadınların adli yardım bürolarına yaptıkları başvurularda ekonomik ya da herhangi başka bir kriter aranmaksızın hemen avukat ataması yapılmalı. Adli yardım ve CMK avukatları düzenli olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadına yönelik şiddet ve görüşme ilkeleri konularında eğitimler almalı.

26. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme süreci 6284 sayılı Kanun’u geçersiz kılmamaktadır. Kolluk kuvvetleri ve adli mekanizmalar 6284 kapsamındaki koruyucu ve önleyici tedbirlerin gereğini yerine getirmeli. 6284 sayılı Kanun kapsamında verilen koruyucu ve önleyici tedbirlerin takibi kolluk kuvvetleri ve ŞÖNİM tarafından yasal mevzuata uygun şekilde yapılmalı.

27. Kadınlara şikayetçi olmadan da 6284 kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirlerden yararlanabileceği bilgisi kolluk tarafından verilmeli.

28. Tedbir nafakası kararları geç ve düşük verilmemeli, nafakanın tahsil edilmesi ile ilgili etkili çözümler üretilmeli.

29. Erken ve veya zorla evlendirmeleri teşvik eden, kolaylaştıran dini nikah kıyan, bu törenlere katılan kişiler cezalandırılmalı, erken yaşta evliliğin her koşulda cinsel istismar olduğu kabul edilerek çeşitli bahanelerle verilen beraat kararlarına son verilmeli.

30. Barolar düzenli olarak kadına yönelik şiddet alanında izleme, düzenli raporlama yapmalı.

31. Şerife Demir, Çilem Doğan, Melek İpek, Nevin Yıldırım, Yasemin Çakal dosyası örneklerinde gördüğümüz üzere; ölmemek için öldürmek zorunda kalan, hayatını savunan kadınların dosyalarında ‘meşru müdafaa’ değerlendirmesi yapılırken; geçmiş sistematik şiddet yaşantısı göz önüne alınmalı.

32. Her ilde teşkilatlanmış ve kurumlar arası koordinasyon görevi olan ŞÖNİM’ler İl Göç İdareleri ile toplantılar yapmalı. Bu toplantılarda göçmen ve mülteci kadınların şiddetten uzaklaşma sürecinde yaşadığı sorunlar iletilmeli ve yereldeki kaynakları etkin kullanmaya yönelik çözümler geliştirilmeli.

33. Mülteci ve yabancı uyruklu kadınların resmi işlemlerinde kadınların beyanları yeminli tercüman eşliğinde geçerli sayılıyor. Yeminli tercüman ihtiyacını karşılayacak bir mekanizma bulunmamakta ve kadın örgütlerinin kendi tercüman desteğiyle aldığı başvurular yeminli tercüman olmaması nedeniyle görünmez ve geçersiz kılınıyor. Uygulamadaki bu aksaklık giderilmeli. Bu ihtiyaç gözetilerek kamu kurumları ve yerel yönetimlerde tercüman istihdam edilmeli.

34. İstanbul Sözleşmesi’nde de belirtildiği üzere, cinsel şiddet konusunda bütüncül ve uzmanlaşmış desteği bünyesinde toplayan ve önleyici çalışmalar da yürüten, acil ve kısa dönem desteğin yanı sıra uzun süreli sosyal destek veren, acil tıbbi ve adli müdahale desteği alınabilecek, uzman personelin çalıştığı tecavüz kriz merkezleri/cinsel şiddet kriz merkezleri kurulması için en kısa sürede hareket geçilmeli.

35. Cinsel şiddetin ne olduğuna dair bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı ve eğitimleri verilmeli.

36. Cinsel şiddetle mücadele kapsamında kadınlara destek veren profesyoneller kadınları sürece, süreç içinde neler olabileceğine dair bilgilendirmeli, fakat ne yapmak istediğine kadın kendisi karar vermeli.

37. Cinsel şiddet ile ilgili şikayet sürecinde kadının beyanı esas alınarak soruşturma süreci başlatılmalı, soruşturmaya başlaması için somut delil aranmamalı, etkin soruşturma yürütülmeli, şiddete maruz kalanın ifadesi yalnızca bir defa alınmalı, tekrar tekrar ifade vermek zorunda bırakılmamalı.

38. Kadın örgütleri ve baroların cinsel şiddet konulu davalara müdahilliği kabul edilmeli. Bakanlığın atadığı avukatların tüm hukuki süreci takip etmesi sağlanmalı, takip etmiyorlarsa müdahil olmamalılar.

39. Cinsel şiddet sonrası ne yapılması gerektiğine dair bir kılavuz hazırlanmalı ve öncelikli olarak ilk adımda destek vermesi gereken birimlere bu konuda meslek içi eğitim verilmeli. Kadınların cinsel şiddete dair hizmet aldığı Baro, hastaneler, okullar, sosyal hizmet merkezleri ve adliyeler başta olmak üzere tüm kurumlardaki ilgili çalışanlar şiddet ve cinsel şiddetin etki ve dinamiklerine dair bilgi sahibi olmalı, bu kurumlar kadından yana bakış açısı ile çalışmalı. İlgili tüm kurumların cinsel şiddete dair yaklaşımını ve izlenecek destek çalışmalarının ilkelerini belirleyen tutum ve politika belgeleri geliştirilmeli.

40. Adli tıp birimleri ulaşılabilir olmalı, hastanelerin acil bölümlerinde muayene yapan hekimler şiddetin etki ve dinamiklerine dair deneyimli ve delil toplayabilecek yetkinlikte olmalı.

41. Cinsel şiddete maruz kaldıktan sonra ihtiyaç duyulan sağlık desteklerinde cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ve olası gebelikle ilgili muayene ve bilgilendirme yapılmalı, gebeliği önleme ve sonlandırma ile ilgili araçlar ve seçenekler sunulmalı. Cinsel şiddet sonrası ruhsal destekler yalnızca psikoterapi ile sınırlı kalmamalı. Cinsel şiddet sonrası ruhsal destekler şiddetin dinamiklerine hakim ve feminist perspektifle çalışan kadınlar tarafından sağlanmalı.

42. SHM’ler kadınlar ve çocuklara psikolojik ve psikososyal destekler sunabilecek yetkinlikte olmalı. Çocuklar söz konusu olduğunda ailenin talebine gerek kalmadan da aileler bu destekler hakkında bilgilendirilmeli. Ailelere de destek verilen bir sistem geliştirilmeli.

43. Göçmen ve mülteci kadınlar için cinsel şiddet sonrası destekler erişilebilir olmalı, tercüme desteği sağlanmalı ve tercümanlar dile hakim kişilerden seçilmeli.

Şiddetsiz ve Sığınaksız Bir Dünya İçin Yaşasın Kadın Dayanışması!

Son 10 Yılda En Az 2 Bin 534 Kadın Erkekler Tarafından Öldürüldü

Kadın Sığınakları ve Da(ya)nışma Merkezleri Kurultayı Bileşenleri

1- Adana Kadın Dayanışma Merkezi ve Sığınma Evi Derneği (AKDAM)

2- Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği

2- Aydın Söke Kadın Sığınma Danışma ve Dayanışma Derneği

4- Bodrum Kadın Dayanışma Derneği (BKD)

5- Buca Evka-1 Kadın Kültür ve Dayanışma (BEKEV)

6- Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği ve Kadın Danışma Merkezi (ELDER)

7- Deniz Yıldızı Kadın Dayanışma Derneği

8- Edirne Kadın Merkezi Danışma Derneği (EKAMEDER)

9- Engelli Kadın Derneği (ENG-KAD)

10- Fethiye Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği

11- Günebakan Kadın Derneği

12- İzmir Çiğli Evka 2 Kadın Kültür Evi Derneği / ÇEKEV

13- İzmir Kadın Dayanışma Derneği

14- Kadın Dayanışma Vakfı

15- Kadın Zamanı Derneği

16- Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)

17- Katre Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği

18- Koza Kadın Derneği

19- Lotus Kadın Dayanışma ve Yaşam Derneği

20- Mersin Bağımsız Kadın Derneği (BKD)

21- Mimoza Kadın Derneği

22- Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı

23- Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği

24- Muğla Emek Benim Kadın Derneği

25- Rosa Kadın Derneği

26- Star Kadın Derneği

27- Uluslararası Göçmen Kadınlar Dayanışma Derneği (UGKDD)

28- Urla Kadın Dayanışma Derneği (URKAD)

29- Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP)

30- Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği

Gündem

Taksim’de 19 Mayıs Törenleri: Ekrem İmamoğlu’ndan Açıklamalar

-

19 mayıs

İBB Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın 104’üncü yıl kutlamaları kapsamında Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda düzenlenen resmi törenin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.

“Ülkemizde 2011-12’den itibaren, milli bayramların düzeni noktasında, ne yazık ki aşağıya çekme, sıradanlaştırma konusunda bir süreç işletiliyor” diyen İmamoğlu, “O dönemde bu işin FETÖ’cü anlayışla devlete dayatıldığı konusunda net tespitler var” şeklinde konuştu. “Şu anda devletin Spor İl Müdürlüğü’nün çelenk töreni sonrasında, bizim koyduğumuz çelenklerin korsan olduğunu biliyor musunuz” diyen İmamoğlu, “Korsan çelenk töreni yapıyoruz. Yani devletin hiçbir görev talimatında yok. Biz bu töreni yaparken 3-4 sene hırpalandık. Çelenklerimiz koyulmadı. Sonra baktılar ki bunlar direniyor, vazgeçmiyor, şimdi korsan yapmamıza dönük bir hamle yapılmıyor. Sadece izleniliyor. Devletimizin bazı kurum görevleri de gördüğünüz gibi törenden sonra çekilip gidiyorlar, biz kalıp devam ediyoruz. Ayıptır. Yazıktır. Lafa gelince başka türlü, uygulamaya gelince başka türlü davranışı bu millet teraziye koyar ve tartar. Ama biz tartsın da istemiyoruz. Bu düzelsin istiyoruz. Ben; doya doya, gençlerle, evlatlarımızla milli bayramların bu şehirde, bu ülkede yaşamaya devam edilmesini istiyorum. İstanbul’da bunu yapıyoruz. Ama bu iş bir anlayışın, bir siyasi kavramın işi olmamalı. Devletin işi olmalı” ifadelerini kullandı.

K2 HABER | İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, oğlu Semih İmamoğlu ile birlikte, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın 104’üncü yıl kutlamaları kapsamında Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda düzenlenen resmi törene katıldı. Resmi tören, Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitler için saygı duruşunda bulunulması ve ardından İstiklal Marşı’nın okumasıyla başladı. Tören, İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürü Burhanettin Hacıcaferoğlu’nun anıta çelenk koymasıyla sona erdi. Resmi törenin bitiminden sonra, İBB’nin organize ettiği etkinliğe geçildi. İBB Başkanı İmamoğlu, siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, resmi törenin ardından Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bıraktı.

“BU ANLARIN BİZİM İÇİN MANEVİYATI, KUTSALLIĞI ÇOK YÜKSEK”

İmamoğlu, çelenklerin bırakılmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. Milli bayramları, “Bizi bir araya getiren, milli duygularımızı en üst seviyeye taşıyan en özel anlar” olarak tanımlayan İmamoğlu, “29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız, 30 Ağustos Zafer Bayramımız… Bu anların bizim için maneviyatı, kutsallığı çok yüksek. Geçmişte bu ülkeye hizmet etmiş insanlarımızı anmak, şehitlerimizi, gazilerimizi anmak için büyük fırsat. Ama aynı zamanda ülkemizin kuruluş mücadelesinin, kurtuluş mücadelesinin nasıl verildiği noktasında bugünü aydınlatmak ve geleceğe de bu anlamda çağa yakışır bir şekilde ışık tutma günleri. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı veya Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, aslında çocuklara, gençlere dünyada emanet edilmiş ve onlara hediye edilmiş bayram noktasında da olmayan iki örnek” dedi.

“HAZIR BURADA SİZLERİ BULMUŞKEN…”

Mustafa Kemal Atatürk’ün, kurtuluş mücadelesine giden sürecin ilk adımını, henüz 38 yaşındayken 19 Mayıs 1919’da Samsun’da attığını hatırlatan İmamoğlu, şunları söyledi:

“Hazır burada sizleri bulmuşken, şunu ifade etmek isterim: Ülkemizde 2011-12’den itibaren, milli bayramların düzeni noktasında, ne yazık ki hani aşağıya çekme, sıradanlaştırma konusunda bir süreç işletiliyor. Defalarca söyledim bu meydanda, yine söylemeye devam edeceğim. Bayramların niteliği, bayramların güzelliği, coşkusu paylaştıkça güzelleşir ve artar. Ve böylesi bayramlar hissedilir, hissedilmek zorunda. Geleceğe dair ümitlerimizi, umutlarımızı büyütme konusunda ve gençlerimizi motive etme konusunda bunlar önemli fırsatlar. Tabii ki birçok kurum, kuruluşumuz, belediyelerimiz bunu değerlendirerek, insanlarımızı daha coşkulu bir araya getirmek, anlamlı bir şekilde törenleri yapma konusunda gayret içindeler. Ama devletimizin resmi törenlerinin akışı konusunda… Ben hiçbir kurumu, hiçbir makamı küçümsemiyorum asla. Elinden geleni yapan kurum yöneticileri var. İşte İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, bu bayramın hamisi. Olmaz. Yani İstanbul’da, İstanbul Gençlik Spor İl Müdürlüğü bu işin hamisi. Ya da Ankara merkezde, Gençlik ve Spor Bakanlığı bu işin hamisi olmaz. Olamaz. Yani bir ülke tepeden tırnağa bu bayramı hissetmiyor ve bunun anlamını yaşamıyorsa, burada büyük bir eksiklik vardır.”

“BU İŞİN FETÖ’CÜ ANLAYIŞLA DEVLETE DAYATILDIĞI KONUSUNDA NET TESPİTLER VAR”

“Bakın, o dönemde bu işin FETÖ’cü anlayışla devlete dayatıldığı konusunda net tespitler var. Ama sonrasında bu işi düzeltmek yerine, bayramların anlamlı bir biçimde yaşatılması konusunda insanlarımızın daha üst seviyede, devletin en tepesinden, hepimiz de içinde kol kola, omuz omuza olma duygusunu yaratma adına, statükocu bir kafayla, statükocu bir anlayışla bayramları kısırlaştırmak, sadeleştirmek, hatta neredeyse ‘Öylesine işte bir çelenk töreni yapalım, Spor il müdürü çelenk koysun, gidelim sonra bir yerde girelim bir salona, 3-4 okul gösteri yapsın ve kalkalım.’ Bu değil. Milli bayramlar, Diyarbakır’da da gençleri bir araya getirecek, Trabzon’da da bir araya getirecek. Adana’da da bir araya getirecek. Eskişehir’de, Aydın’da, Edirne’de herkes bunu hissedecek. Ama hissederken geçmişi yaşayacak, hissedecek. Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, hepimizin dedesini, ninesini, o kadınların mücadelesini hatırlayacak. Nasıl kurtuluş olduğunu hatırlayacak. 21. yüzyılda gereğini yapacak. Gençler ‘Bilimde, teknolojide, eğitimde, sanatta, sporda, en seviyede kabiliyetlerini nasıl ortaya koyarım’ diye moral motivasyon bulacak.”

“BİZİM KOYDUĞUMUZ ÇELENKLERİN KORSAN OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?”

“Ama biz, bayramları sıradanlaştırıyoruz. Sırası geldiğinde duyguları en üst seviyede taşıyan birtakım hamleleri yaparken, hamasi cümlelerle süreci tanımlarken, en büyük varlığımız…  Bakın bu milletin çok önemli iki dini bayramı vardır. Çok önemli dört milli bayramı vardır. Ve milletin neredeyse yüzde 90’ını, 99’unu kapsar. Böylesi kapsayıcı törenlerin, bu şekilde hala düzeltilmeden devam etmesini kasıtlı buluyorum, anlamsız buluyorum. Bu, pespaye bir düzendir. Bunun düzeltilmesi şarttır. O bakımdan ben yine burada bunu dile getireceğim. Defalarca dile getirdin mi? Yine dile getireceğim. Biz görevimizi yapıyoruz. Şu anda devletin Spor İl Müdürlüğü’nün çelenk töreni sonrasında, bizim koyduğumuz çelenklerin korsan olduğunu biliyor musunuz? Korsan çelenk töreni yapıyoruz. Yani devletin hiçbir görev talimatında yok. Sunucumuz, burada korsan duyuru yapıyor Büyükşehir Belediyesi olmamızdan dolayı. Daha önce bu da yoktu. Ondan sonra kurumlar, kendiliğinden getiriyor çelenklerini ama siyasi partiler ama sivil toplum kuruluşları; korsan tören yapıyoruz.”

“BU TÖRENİ YAPARKEN 3-4 SENE HIRPALANDIK”

“Biz bu töreni yaparken 3-4 sene hırpalandık. Çelenklerimiz koyulmadı. Sonra baktılar ki bunlar direniyor, vazgeçmiyor, şimdi korsan yapmamıza dönük bir hamle yapılmıyor. Sadece izleniliyor. Devletimizin bazı kurum görevleri de gördüğünüz gibi törenden sonra çekilip gidiyorlar, biz kalıp devam ediyoruz. Ayıptır. Yazıktır. Lafa gelince başka türlü, uygulamaya gelince başka türlü davranışı bu millet teraziye koyar ve tartar. Ama biz tartsın da istemiyoruz. Bu düzelsin istiyoruz. Ben doya doya gençlerle, evlatlarımızla, Çocuk Bayramı’nı, milli bayramların bu şehirde, bu ülkede yaşamaya devam edilmesini istiyorum. İstanbul’da bunu yapıyoruz. Ama bu iş bir anlayışın, bir siyasi kavramın işi olmamalı. Devletin işi olmalı. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’mız kutlu olsun.”

Okumak için tıklayın

Gündem

23 Nisan Bayramı Taksim’de Resmi Törenle Kutlandı

-

23 nisan

İBB Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 103. Yıldönümünde Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda düzenlenen resmi törene katıldı.

K2 HABER | İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu,  23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 103. Yıldönümünde Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda düzenlenen resmi törene katıldı. Törenin resmi bölümü, İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı tarafından anıta çelenk konulması, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla son buldu. İmamoğlu, resmi törenin bitiminden sonra, zabıta mangası eşliğinde getirilen İBB çelengini Cumhuriyet Anıtı’na bıraktı. İmamoğlu’nun ardından siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının çelenkleri de anıt çevresindeki yerini aldı. Törende, Şehit Anıl Kaan Aybek Ortaokulu 7. öğrencisi Meyra Mendi de M. Necati Öngay’ın “Egemenliğin Tadı” adlı şiirini okudu.

İşte Kesinleşmiş CHP Milletvekili Aday Listesi: İl İl Tam Liste

“HER ÇOCUĞUMUZA, ÜLKEDEKİ HER FIRSATI VEREN BİR ÜLKE DİLİYORUM”

İmamoğlu, 23 Nisan değerlendirmesini de Cumhuriyet Anıtı önünde gerçekleştirdi. “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Tabii daha güçlü, daha coşkulu ve daha hissedilir bir biçimde, devletimizin her kademesinden insanların katılım gösterdiği bir bayram olmasını diliyorum. Elbette dünyada çocuklara hediye edilmiş tek bayram. Ama bir o kadar da sorumluluğumuz çok büyük. Çünkü, milli egemenliğin tescillendiği TBMM’nin kuruluş gününde kutluyoruz bu bayramı. Aslında hangi makamda bulunuyorsanız, bu bayramın tescilinin içinde olduğu, o ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ anlayışından dolayı o makamlarda bulunuyoruz, bulunuyorlar. Onun için bu bayramlardaki kriterleri, böyle bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı değil de bütüncül kutlamayı, halkla bütünleşmeyi çok istiyor ve diliyorum. Çocuklar adına, en güzel şekliyle eğitim diliyorum. Hiçbir çocuğumuzun eşitsizlik içinde değil, tümden eşitlik içinde var olduğu bir Türkiye diliyorum. Hiçbir çocuğumuzun birbirinden farklı yetiştiği değil, tam aksine Cumhuriyet’in bizlere verdiği fırsat gibi, her çocuğumuza bu ülkedeki her fırsatı veren bir ülke diliyorum. Çocuklarımızın bu güzel bayramı kutlu olsun.” 

Alanda bulunan çocuklar ve velileriyle anı fotoğrafları çektiren İmamoğlu, İstanbul Valiliği’nin Taksim Atatürk Kültür Merkezi Tiyatro Salonu’nda düzenlediği 23 Nisan kutlama programına da katıldı.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Övgün Ahmet Ercan: Deprem Bilimsel bir konudur, Kaderle İzah Edilemez

-

ÖVGÜN AHMET ERCAN

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan jeofizik mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, İzmir’de her an deprem olabilir sözünün doğru olmadığını belirterek, “6 buçuk şiddetine kadar depremler İzmir’de yıkıcı olmaz. Hiçbir zaman İzmir’de Kahramanmaraş’taki gibi 7,5 ve üstü şiddette depremler olmaz. Ancak bu büyüklükte bir deprem olacakmış gibi kenti hazırlamamız gerekir” dedi.  

K2 HABER | İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla tüm Türkiye’yi geleceği inşa etmeye çağıran İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin dördüncü gününde İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan da bir sunum yaptı. Ercan, “Kahramanmaraş Depremi Işığında İzmir’in Deprem Çekincesi. Ne Yapmalı?” başlığı altında bazı önemli bilgiler verdi.

Hata Depremde Değil

Kahramanmaraş’ta gördüklerinin savaş alanını yansıttığını aktaran Ercan, “Türkiye bunun üstesinden mutlaka gelecektir ama yıllarını alacaktır. Türkiye deprem ülkesidir. Günün birinde depremler olmuyorsa yer diriliğini yitirmiş demektir. O zaman yaşam da yok demektir. Depremin hep korku boyutuyla ilgilendik. Depremin üç tane bileşeni vardır. Sarsıntı, ısı ve ışık. 60 yıldır bilimle uğraşıyorum. Toplu iğnenin başı kadar bir hata görmedim. Çünkü deprem olmasa Meles Ovası olmazdı, Gediz Irmağı olmazdı. Manisa’daki, Aydın’daki jeotermal alanlar olmazdı. Memba suları olmazdı. Maden yatakları, petrol yatakları, dağlar, ormanlar olmazdı. En güzel incirin çıktığı, zeytinin yetiştiği Ege olmazdı. Bunları hep depremler yapıyor, yeri biçimliyor. Depremleri bir öcü gibi görüyoruz. Hata depremde değil. İnsanoğlu olmadan da deprem vardı” dedi.

Tunç Soyer: İzmir’de Gelecek Yıl Koku Sorunu Yaşanmayacak

Doğa Asla Affetmez

Türkiye’nin yer dayanımı ile depremden etkilenme alanlarını harita üzerinde gösteren Ercan, “Bizler depremlerin nerelerde ve hangi büyüklükte olacağını biliriz ama zamanını henüz bilemiyoruz. Kahramanmaraş depremi tarım alanlarında en büyük yıkımı yaptı. Doğada öyle bir denge var ki siz imar barışından kendinizi affettirebilirsiniz, kaçak yaparsanız görmezden gelebilirler ama doğa asla affetmez. Tarım alanlarına yapılan yapıları doğa günün birinde mutlaka yıkar. Deprem teknik, bilimsel bir konudur. Bu dinle, kaderle izah edilemez, açıklanamaz” diye konuştu.

Gerçeklerle Yüzleşmemiz Gerekiyor

İzmir’deki olası bir depremde yolların kullanılamaz hale gelmesi durumunda kurtulma şansının çok aza düşeceğini vurgulayan Ercan, Kahramanmaraş ve 11 ilde etkisini gösteren yıkıma ilişkin “Gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor. Depremi afete dönüştüren üç konu var.  Yeteneksiz yönetimler, ekonominin bozukluğu ve yoksulluk ile eğitim düzeyinin düşüklüğü. Eğer bunlardan bir tanesi ülkede gerçekleşmişse depremin adı afettir. Türkiye’de 6 Şubat’ta bunun bir tanesi değil üçü birden gerçekleşti” dedi.

Tunç Soyer: ‘Önceliğimiz İklim Krizi ve Kuraklığa Dirençli Bir İzmir Yaratmak’

İzmir’in Güneyinde Yer Sağlam

“Türkiye’yi yetenekli insanların yönetmesi gerekiyor” diyen Ercan, İzmir’in geçmişindeki depremlere ilişkin bilgi verdi. Ercan, “Depremin bir yasası vardır. Bir yerde belli büyüklükte bir deprem olmuşsa gelecekte o yerde en az o büyüklükte deprem olur. Buna depremin yasası denir. İzmir’de depremler çok sık oluşmuyor. Yaklaşık 200 ile 350 yılda bir oluşuyor. Her an 7,2’lik deprem olacakmış gibi İzmir’i hazırlamamız gerekir. Ama İzmir’de her an deprem olabilir sözü doğru değil. 6 buçuk şiddetine kadar depremler İzmir’de yıkıcı olmaz. 6 buçuktan sonra yıkıcı olmaya başlar. Hiçbir zaman İzmir’de Kahramanmaraş’taki gibi 7,5, 7,6, 7,9’luk depremler olmaz” dedi.

Okumak için tıklayın

Gündem

İmamoğlu: Gençlerimizi Yurtlardan Çıkarmayacağız

-

öğrenci yurt

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, deprem bölgesine yardım malzemesi ulaştırmak için ilk günden itibaren aralıksız çalışan Yenikapı’daki lojistik merkezini ziyaret etti.

K2 HABER | 15 binin üzerinde gönüllünün emeği, bağışçıların yardımları, İBB ve iştiraklerinin destekleriyle devam eden yardım kampanyası için 11 gündür aralıksız çalışan merkezdekilerle bir araya gelen, İmamoğlu, kurmaylarından da bilgi aldı. Gönüllülerle ve İBB çalışanlarıyla bir araya gelen İmamoğlu, basın mensuplarının da sorularını yanıtladı.

ARAMA KURTARMA EKİPLERİMİZ YOĞUN ÇALIŞMA GÖSTERİYOR AMA…

İBB’nin güçlü bir şekilde deprem bölgesinde olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “3 binin üstünde personelimiz, 2 binin üzerinde aracımız var bölgede. Bunun içinde çok güçlü vinçlerimiz var. Çok güçlü diğer ekipman araçlarımızla sahada dolaşan araçlarımız var. Bu çok çeşitli bir ekip yolladık. Öncelikle olarak arama kurtarma ekibi çok yoğun bir çalışma sürdürüyor ki sayısı 1.000’e yakın. Hala devam ediyor ama ne yazık ki sonuna yaklaşıyoruz” dedi.

SAHADA İŞ BİRLİĞİNİ GELİŞTİRMELİYİZ

Bölgede devam eden sağlık ve sosyal hizmetler çalışmaları, İSKİ alt yapı onarım hizmetleri, mobil tuvalet ve duş, bölgede görev barınma ve tahliye imkanı sunan iki feribot, veteriner hizmetleri, mobil fırın ve mutfak gibi devam eden çalışmalar hakkında bilgi veren İmamoğlu, “Bir de şöyle koordine olduk.   İstanbul’daki 14 Cumhuriyet Halk Parti’li belediye de bizimle beraber. Koordine olma konusunda adımlar attık. Onlarla yine Hatay’da birlikte hareket ediyoruz. Bununla da yetinmiyoruz açıkçası. Türkiye’nin diğer belediyeleriyle ki başta 11 büyükşehir belediyesi olmak üzere iş birliği içinde neler yapabiliriz çabası içerisindeyiz. Örneğin Hatay’ın koordinatör belediyesi biziz ki bu bizim belirlediğimiz bir şey değil. AFAD bizi en başta Hatay’dan sorumlu kılmıştı… Hayatını kaybeden insanlarımıza dönük sorumluluklarımızı yerine getirdikten sonra artık önümüzde sağlık, barınma, beslenme temelli ve birtakım fiziksel ihtiyaçlar ki çocukların eğitimine varıncaya kadar unsurları sahada geliştirmemiz gerekiyor.  Sürdürülebilir bir hizmetten bahsediyorum aslında. Bunu minimum bir yıl olarak planlıyoruz” ifadelerini kullandı.

EN FAZLA DESTEĞİ İSTANBUL’DAN BEKLERLER

“Vatandaşların yardımlaşma duygusunu besleyerek ve anlamlı bir şekilde koordine ederek yardımlar ulaştırıyoruz” diyen İmamoğlu, “Yenikapı’da ve Kartal’da yerlerimiz var. Şu ana kadar 20 bin gönüllü görev aldı. Bunun sayısı artacak, artmalıdır da. Bu dayanışmayı büyütmeliyiz. Tabi kayıplarımızı geri getiremeyeceğiz. Ancak çok büyük sorumluluğumuz var o bölgeye dair. Ama bugünün ihtiyaçlarını sahada en güçlü şekilde karşılayıcı hizmetlerde İstanbullu olarak üzerine düşen vazifeyi ki İstanbul demek, Türkiye demek. En fazla ihtiyacı bizden beklerler. Bunun bilincinde bir kurum olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

İSTANBUL’LA İLGİLİ AY SONUNDA EYLEM PLANIMIZI AÇIKLAYACAĞIZ

Basın mensuplarının “Deprem bölgesinde CHP’li belediyelere hükümet tarafından zorluk çıkarılıyor mu” şeklindeki sorusunu İmamoğlu şöyle yanıtladı:

“Bugün kamuoyunun önünde tartışmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Şu anda bu işin koordinasyonunu sağlayan ve ana sorumlu olan AFAD diye bir kurumumuz var. Biz AFAD’a elimizden ne geliyorsa yardımcı olmak için cansiparane çalışıyoruz, çalışacağız. Elbette işleyiş eksiklikleri ya da daha iyi olması için neler yapmamız gerektiği hususunda önümüzdeki değerlendirme yapacağız. Çünkü bu afetin, şu acı ve sıkıntılı günleri geçtikten sonra artık hayatın akışındaki düzeni kurmaya başladığımız an itibariyle bizim başka afetlerde bu yaşananları yaşamamak adına konuşmaz isek ya da bir masaya gelmez isek ki ben o daveti yapacağım ya da kendimi davet ettireceğim. Yapmazsak yarınlarda bizi daha büyükleri bekler. Benim İstanbul halkının sorumluluğunu üstlenmiş bir belediye başkanı olarak buna tahammülüm olamaz. Onun için bunları doğru bir zamanda tartışmayı ve o zaman sizlerle de paylaşmayı daha doğru biliyorum. Şimdi tabii ilk akla gelen şey, depremin birçok atlatıldıktan sonra peki ya İstanbul sorusu… İstanbul Planlama Ajansı üzerinden ama kurumlarımızın başka birimleri üzerinden ve biz oluşturduğumuz bilim kurulunu genişleterek var olan bilgilerimizi, 4 yıla yakın bir süre yaptığımız çalışmaların ve daha önce yapılmış çalışmaların bütünleşik haliyle bu ayın sonunda kamuoyun huzuruna çıkacak ve hem eylem planımızı açıklayacağız.”

Büyükşehirler Hatay İçin Tek Yürek

ARTIK MİLLETİN TAHAMMÜLÜ YOK

Basın mensuplarından daha önceki İstanbul Valiliği ve bakanlıklar tarafından yapılan afet toplantılarına İBB’nin davet edilmediği yönündeki hatırlatma üzerine İmamoğlu şöyle konuştu:

“Artık milletin haksızlığa tahammül yok. Bu şehirlerin yüzde 45’i son 22-23 yılda inşa edilmiş. Yani deprem algısının yükseldiği dönemden sonra şu an yıkılan şehirlerin yüzde 45’i bu dönemde inşa edilmiş. Biz tabutlarımızı mı yaptık? Toplum işin yarısı. Toplumun duyarlılığı, toplumun sahip çıkması, toplumun bir işi sahiplenmesi… Üç beş insanın inadı ya da daha çok kazanacağı maruzdur. Bu da olamaz. Bu da olamaz yani. Biz bugün benim elde ettiğim veriler ve elde ettiğim bilgiler. Şehirlerin yüzde 50-60 ı yıkıldı ya yıkılmak üzere. Ekrem İmamoğlu toplantılara giremeyecekmiş falan. O kapıyı devirir gireriz içeri. Şimdi çok hızlı yapılması gereken bir şey var. O da depremzedelerin bir güvenli barınma ortamına kavuşturulması. Mart ayında hızlıca başlanacak denen mesele planlamanın olmadığı bir iştir. Hatay’a bu kötülüğü kim yapar? Hatay dediğiniz sizin binlerce yıllık insanlık tarihinde olduğu bir şehir ya da Adıyaman veya Kahramanmaraş. Yani burada bir planlamayı ortaya koymadan hemen beton bina dikeceğiz denen anlayış zaten bugün işte o binaların yüzde 50-60’ını yok etti. Önce planlama, önce tasarım, sosyoloji ve psikolojik insanları yaşam kültürü, tarihi, maneviyatı koruyan. Bugünden yarına taşıyan o izleri sürdürülebilir bir anlayış. Burası siyasi mesaj, siyasi rant ve bir seçim vaadi verilecek alanlar değil.  Bunun farkına varsın herkes. Ben tam tersini öneriyorum. Ülkemizin ulusal ve uluslararası deneyimlerin bir araya geldiği masalar da acilen bir planlama kültürünün şehirler adına devreye alınması şarttır. Sözcükleri böyle kurun önce. Bunu başlatalım. Yapım işi kolay iş. Müteahhit işi kolay bulunur. Para da bulunur. Esas bulunamayan ve yapılamayan işler bunlar.”

İNTERNETİ KAPATAN HUKUKA HESAP VERMELİ

Yenikapı Lojistik Merkezi’nde günlerdir görev alan gönüllerle de bir araya gelen İmamoğlu, Türkiye adını taşıyan gönüllüyle sohbetinde önemli mesajlar verdi. Türkiye’nin arama kurtarma çalışmalarının yoğunlaşmaya başladığı dönemde internetin kesilmesi ve üniversitelerin online sisteme dönmesiyle ilgili serzenişini paylaşan İmamoğlu, şöyle konuştu:

“İnternetin yavaşlatılması meselesi, tam da o enkazın ağır anlarından birindeki o pozisyon çok acı bir karar. O kararı alan kimse, vesile olan kimlerse yargılanmalı. Kaldı ki internet meselesinin özellikle böyle bir afette ne kadar işe yaradığına birebir şahit oldum çünkü orada 5 günüm geçti başka bir acı şeyi söyleyeceğim. İnternetin var olması bir bölgede internet yokken bizim oraya mobil istasyonumuzun varmasıyla ve devreye alınmasıyla beraber enkazdan atılan mesaj yakının cebine tek tek düşmeye başladı. Anlaşıldı ki orada yaşayan biri var ve saatlerdir mesaj atıyormuş.   Böylesi bir iletişim hattına düşmanlık edenin aklı kıt. Bu ülkeye ve insanına kötülük yapıyor. Mecraları kötüye kullananlarla ilgili yasal düzenlemeler var. Ama topyekün şarteli kapatmak kabul edilebilir bir şey değil. Bu can kaybına da sebep olmuştur. Afet anında iletişim anında iletişim sorunu yaşamayacağız diye bir iki yıl önce taahhüt verenler mutlaka kamuoyuna hesap vermeli. Hukuken de hesap vermeli.”

Bir Ekolojik Yıkım Belgeseli: Eko Eko Eko

YURTLARIMIZ AÇIK KALACAK

“Dünya en sıkıntılı anlarında var olmak ve ayağa kalkmak için eğitimle yola çıkmış. 2. Dünya Savaş’ında ayağa kalkamaz denilen Almanya, bizim üniversitelerimiz var diyerek ayağa kalkmıştır. Bütün üniversitelerin online sisteme geçmesi olacak iş değil, derhal açılmalı. Biz o bölgedeki gençleri Türkiye’nin başka yerlerine dağıtıp, onların da eğitimine devam etmesini sağlamamız lazım. Çünkü ‘İyi eğitim alın. Biz şu anda güvenli evlerde oturulmasını sağlayamadık. Biz yapamadık, sizin nesil yapsın. Asla taviz vermesin doğrulardan, disiplinlerden’ dememiz lazım. Prensiplerden taviz vermeyen nesiller yetiştireceğine, okullar kapatıldı, yurtları terk edin denildi. Biz kapatmayacağız yurtlarımızı. Gençlerimizi yurtlarımızdan çıkarmayacağız. Her gün üniversiteleri açın diye buradan çağrıda bulunacağız.”

Okumak için tıklayın

Gündem

Büyükşehirler Hatay İçin Tek Yürek

-

Hatay

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; Ankara, İzmir ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri’nin Hatay’daki Afet Koordinasyon Merkezleri ile barınma alanlarını gezdi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve kurum bürokratları, Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyeti, çalışmalar ve hizmetlerle ilgili bilgilendirdi. 

K2 HABER | CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve kurmayları, MYK toplantısı öncesinde Ankara Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, toplantı sonrasında da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Antakya’da konumlandırılan Afet Koordinasyon Merkezleri ile barınma alanlarını gezdi.

Çalışanlara başarılar dileyen ve verdiği emeklerden dolayı teşekkürlerini ileten İmamoğlu, verilen hizmetlere yerinde tanıklık etti. Toplantı sonrasında İBB Afet Koordinasyon Merkezi’ni ziyaret eden Kılıçdaroğlu; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB Genel Sekreter Yardımcıları Gürkan Alpay, Murat Yazıcı ve KİPTAŞ A.Ş. Genel Müdürü Ali Kurt tarafından çalışmalarla ve depremzedelere yönelik verilecek hizmetlerle ilgili bilgilendirildi.

İBB Başkan Danışmanı Yiğit Oğuz Duman da Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve beraberlerindeki heyete, İBB’nin başta AFAD tarafından eşleştirildiği Hatay olmak üzere, deprem felaketinden etkilenen bölgelere yaptığı katkılarla ilgili kısa bir sunum yaptı.

İBB ARAMA-KURTARMA EKİPLERİ 525 KİŞİYİ ENKAZLARDAN SAĞ KURTARDI

Duman’ın yaptığı sunuma göre, İBB tarafından bölgeye şu katkılar sunuldu:

İBB, AFAD tarafından koordine edilen arama-kurtarma ve insani yardım faaliyetlerine desteğini artırarak devam ediyor. İBB’nin bölgede görevli 2.326 personeli, 997 iş makinesi ve hizmet aracı bulunuyor. 964 kişilik teçhizatlı arama kurtarma, acil yardım ve cenaze hizmetleri takımı 78 araç ve iş makinesi ile afet noktasına yollandı. İBB ekipleri, 525 kişiyi enkazdan sağ kurtararak sağlık ekiplerine teslim etti. İBB yardım kampanyası ile 5 milyonun üzerinde ihtiyaç ürünü bağışı teslim alındı. Toplanan yardımlar, 272 tır ile bölgeye sevk edildi.

Depremde Can Kaybı 20 Bin’i Geçti

ALTYAPI, ARAÇ, MAKİNE, TEÇHİZAT ve MALZEME DESTEĞİ

–           İBB farklı donanım ve yetkinlikte araç ve teçhizat sevkini sağladı.

–           Hatay’da 1.500 metrekare barınma alanı, 1.500 metrekare lojistik depo alanı ve 300 metrekare koordinasyon merkezi kuruldu. Revirin kurulumu devam ediyor.

–           6000 kişi yemek kapasiteli yemek tırı, 15.000 ekmek/gün kapasiteli mobil fırın Antakya’da hizmet veriyor.

–           61 tır Hamidiye pet su bölgeye sevk edildi. Bölgeye; 2,8 milyon adet 0.5 litre, 161 bin adet 1,5 lt, 31bin adet 5 lt su gönderildi.

–           37 tır ile 3 milyon 600 bin adet 50 gr’lık Akdeniz tipi besleyici ekmek, 200 bin adet altın çörek, 61 bin adet bebe bisküvisi bölgeye sevk edildi.

–           140 kabin mobil tuvalet, 42 adet mobil duş, 5 mobil WC olmak üzere, toplam 26 konteyner kuruldu faaliyete alındı.

–           14 mobil şarj istasyonu, 7 kendinden enerjili aydınlatma direği kuruldu.

–           3 mobil 12 sabit uydu, İBB WiFi ile toplam 15 noktada yayın veriliyor.

–           11 kişilik bilgi işlem ve telekomünikasyon ekibi, Hatay’da çalışmalarına devam ediyor.

–           107 zabıta personeli ve 15 hizmet aracı bölgeye sevk edildi.

–           52 kişilik kent temizlik ekibi ve 13 adet İSTAÇ temizlik aracı bölgede hizmete başladı.

–           7 veteriner bölgede görevlendirildi.

–           35 mühendis ve tekniker Kahramanmaraş’a hasar tespiti çalışmaları yapmak için görevlendirildi.

–           72 kişilik Hızır Acil ve Sağlık Daire personeli, acil sağlık ekibi olarak sahada görev yapıyor.

–           İSKİ, bölgenin su ve kanalizasyon altyapısını incelemek, hasar tespit çalışmalarını yapmak ve onarım ihtiyaçlarını belirlemek üzere, 7 kişilik teknik ekibi bölgeye görevlendirdi.

–           Hatay Samandağ Suphi Güzey İlkokulu içerisinde depremzedeler için kurulan çadırların jeneratörleri kuruldu. Bağlantıları yapılarak çadır içlerine aydınlatma ve priz tesisatları çekildi.

İSTANBUL, BÖLGE İÇİN TEK YÜREK

İBB, 14 CHP’li ilçe belediyesi ile bölgeye yardım ulaştırılmasını koordine ediyor.  Şu ana kadar İçerisinde battaniye, kışlık kıyafet, ısıtıcı, jeneratör, hijyen malzemesi barındıran 564 tır yola çıktı. 116 Araç ve iş makinası bölgeye yönlendirildi. 506 kişilik arama kurtarma ekibi ve teknik personel bölgeye gönderildi. 6 araç çöp kamyonu ilçelerden bölgeye sevk edildi. Toplam 10 aşevi Hatay’da farklı noktalarda açıldı. Bölgenin çadır, ısıtıcı, konserve gıda ürünleri, termal içlik, hijyen malzemeleri, yetişkin bezi, bebek bakım ve gıda malzemelerine olan ihtiyacı devam ediyor.

Okumak için tıklayın

Gündem

Deniz Baykal Yaşamını Yitirdi

-

Deniz Baykal vefat etti

CHP’nin önceki dönem Genel Başkanı Deniz Baykal hayatını kaybetti. Antalya’da yaşayan Baykal’ın uzun süredir sağlık sorunları ile mücadele ettiği biliniyordu. 

K2 HABER | CNN Türk muhabiri, 84 yaşındaki Deniz Baykal’ın uyurken yatağında yaşamını yitirdiği bilgisi edindiğini aktardı. Baykal’ın vefat haberini CHP kurmayları sosyal medya hesaplarından paylaştı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından, “Genel Başkanımız, Türkiye ve Cumhuriyet Halk Partimizin sevdalısı, Antalya milletvekilimiz, kıymetli büyüğümüz Sayın Deniz Baykal’ın vefatını büyük bir üzüntü ile öğrendim. Bize mücadelelerle dolu bir hayat öyküsünü miras bıraktı. Milletimizin başı sağ olsun” diye yazdı.

Depremde Can Kaybı 20 Bin’i Geçti

Deniz Baykal kimdir?

Deniz Baykal, 20 Temmuz 1938’de Antalya’da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Doktorasını Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamladı. ABD Colombia ve Berkeley Üniversiteleri’nde iki yıl süreyle doktora sonrası çalışmalarına devam etti. Siyasal Bilgiler Fakültesinde siyaset bilimi doçenti olarak öğretim üyeliği görevinde bulundu. Siyaset bilimi alanında kitap ve makaleleri yayınlandı.

15(IV), 16(V), 18, 19, 20, 22. ve 23 Dönemlerde Antalya Milletvekili seçildi. Türkiye Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu eş başkanlığını yürüttü.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyeliğine seçildi. 37. Hükümet’te Maliye Bakanlığı, 42. Hükümette Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 52. Hükümette Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevlerini üstlendi.

Sosyalist Enternasyonal Başkan Yardımcılığı’na seçildi. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı görevinde bulundu.

Çok iyi düzeyde İngilizce bilen Baykal, evli ve 2 çocuk babası.

Okumak için tıklayın

Gündem

Depremde Can Kaybı 20 Bin’i Geçti

-

Hatay deprem

SON DAKİKA | Depremde can kaybı sayısı 20.213’e yükseldi.

Depremin En Net Görüntüleri…

CHP’den Suç Duyurusu

CHP, deprem sırasında insanların iletişimini kesmesi ve bu nedenle can kaybına neden olunması nedeniyle Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu ile İletişim Başkanı Fahrettin Altun hakkında suç duyurusunda bulundu.

Dünya Sağlık Örgütü deprem sonrasında en yüksek seviye acil durum ilan etti

K2 HABER |Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Kluge, Kahramanmaraş depremleri sonrasında 3. Seviye Acil Durum ilan ettiklerini duyurdu. Bu, WHO’nun en yüksek acil durum seviyesi ve kurum çapındaki varlıkların seferber edilmesi anlamına geliyor.

OHAL İlan Edildi

Deprem yaşanan 10 ilde 3 ay süreyle OHAL ilan edildi.

Kılıçdaroğlu ve Büyükşehir Belediye Başkanları Hatay’da

Kahramanmaraş merkezli şiddetli depremin ardından İBB ekipleri AFAD’ın yönlendirmesiyle eşleştirildiği Hatay’da yaraları sarmaya devam ediyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun çok sayıda büyükşehir belediye başkanı bölgeye geçerek, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte arama kurtarma çalışmalarını yerinde inceledi.

Kurum: Açta Açıkta Bırakmadık

Bakan Murat Kurum, “Sayın Cumhurbaşkanımız, devletimiz, tüm imkanlarıyla afet bölgesindedir. Biz hiçbir afet bölgesinde vatandaşımızı açta açıkta bırakmadık, yalnız bırakmadık.” ifadelerini kullandı.

Yeni Malatyaspor’un Acı Kaybı

Yeni Malatyaspor, depremde enkaz altında kalan kaleci Ahmet Eyüp Türkaslan’ın vefat ettiğini açıkladı.

Hatay, Maraş ve Adıyaman’a 48 saat süreyle araç girişi durduruldu

Yeni Bir Deprem Daha

Kahramanmaraş‘ın Elbistan ilçesinde saat 13.24’te 7,6 büyüklüğünde yeni bir deprem meydana geldi. Depremde yıkılan binalar oldu.

7.4 Büyüklüğünde Deprem Oldu

Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ilçesinde saat 4.17’de 7,4 büyüklüğünde deprem olurken Gaziantep’te de büyüklükleri 6,4 ile 6,5 olan iki deprem meydana geldi.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, deprem saat 4.17’de, Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ilçesinde gerçekleşti.

7,4 büyüklüğündeki deprem, 7 kilometre derinlikte oldu.

Gaziantep’te 6,4 ve 6,5 büyüklüğünde deprem

Öte yandan AFAD’ın internet sitesinde yer alan bilgiye göre 04.26’da Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde 6,4 büyüklüğünde ve saat 04.36’da Gaziantep’in İslahiye ilçesinde 6,5 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

6,5 büyüklüğündeki deprem, 9,77 kilometre derinlikte oldu.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Son 10 Yılda Çıkan Orman Yangınlarının Yüzde 47’sinin Sebebi Belirlenemedi

-

Çevre Komisyonu CHP Sözcüsü İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın orman yangınlarının çıkış nedenlerine ilişkin Meclis’e sunduğu soru önergesine yanıt veren Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, son 10 yılda çıkan orman yangınlarının yüzde 47’sinin sebebinin belirlenemediğini söyledi.

K2 HABER| Çevre Komisyonu CHP Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, orman yangınlarının çıkış nedenlerine ilişkin Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin yanıtlaması talebiyle Meclis’e soru önergesi verdi.

Bakan’ın sorularını yanıtlayan Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, “Son 10 yılda çıkan orman yangınlarının; yüzde 31’i ihmal ve dikkatsizlik, yüzde 11’i yıldırım, yüzde 5’i kaza, yüzde 6’sı kasıt ve yüzde 47’si sebebi belirlenemeyen yangınlardır” yanıtını verdi. Bakan’ın “Farklı iklim senaryolarından ülkemizin ve ormanlarımızın nasıl etkileneceğine ilişkin bir çalışmanız var mı?” sorusuna ise Kirişçi, sadece “Orman yangınlarıyla mücadele organizasyonu iklim değişimine uyum sağlayacak şekilde güncellenmektedir” dedi.

Muhafaza ormanlarında ve milli parklarda ağaç kesiminin yapıldığını ifade eden Bakan, “Ormanlar madenlere feda ediliyor, ‘Cari açığı orman ürünlerini satarak kapatacağız’ diyen zihniyet hakim kılınıyor” dedi.

Sayıştay, CHP’li Erbay’ı Doğruladı: ‘Orman Yangınlarında Açık İhmal Var’

 

“Çocuklarımızın Alacağı Nefesi Yok Ediyorsunuz!”

Orman Genel Müdürlüğü’nün 2020 Yılı Faaliyet Raporu’na genel bütçeden 1 milyar lira aldıklarını kaydeden Bakan, şunları söyledi: Peki ormanların madenlere tahsis edilmesinden ne kadar alıyor? 2 milyar 600 milyon lira. Orman ürünlerinin satılmasından aldığı para ne kadar? 7 milyar lira. Genel bütçeden 1 milyar lira alıyor ama ormanların birilerine peşkeş çekilmesinden, ormanların yaralanmasından, bütünlüğünü kaybetmesinden 10 milyar lira gelir elde ediyor! Olur mu? Oldu. Yaptılar, oldu! Hala da oluyor! Ormanları, gelir getirici bir işletme olarak görenler ne ormansızlaşma hedeflerini gerçekleştirebilir ne de iklim kriziyle mücadele hedeflerine ulaşabilir. Gelecekteki iklim yıkımına ülkemizi hızla sürükleyerek hepimize en büyük kötülüğü yapanlar, iktidar eliyle sistematik bir ormansızlaştırma politikası yürütenlerdir. El birliğiyle vahşi bir rant alanı haline getirdikleri ormanlarımızı, her türlü para için bazen maden, bazen kereste, tomruk, odun, yonga kaynağı olarak sermayedarlara peşkeş çekenlerdir. Düşünün ki; ormanlarımızın yıllık artışını 47.2 milyon metreküp olarak hesaplıyorlar ama ormanlarımızın yaklaşık yüzde 40’ında 35 milyon metreküp odun üretimi yaparak, yani hektarda 4 metreküp ağaç keserek, artıştan fazla kereste üretimi yapıyorlar. Sadece geçen yılın, 2021’in, tamamında meydana gelen orman yangınlarında yok olan ormanlık alan 178 bin hektar civarında. Yani 1 milyar 780 milyon metrekare! Üstelik şimdi bir de Bakan’ın önergeme verdiği yanıttan öğreniyoruz ki; son 10 yılda meydana gelen orman yangınlarının yüzde 47’sinin yani yarısının sebebi tespit edilememiş. Bu kötülüğü nasıl ve neden yapıyorsunuz? Sadece bu ülkenin doğal kaynaklarını mı yok ediyorsunuz? Hayır! Bunları yaparak; çocuklarımızın, torunlarımız alacağı nefesi yok ediyorsunuz!

Kirişçi, Bakan’ın yangın söndürme çalışmalarında kullanılan arozözlerde bulunması gereken görevli sayısı ile bulunan görevli sayısıyla ilgili talep ettiği verileri paylaşmayarak bu soruyu yanıtsız bıraktı.

Okumak için tıklayın

Gündem

Soma Unutuldu, Ermenek Unutuldu, Sırada Amasra Var

-

cengiz erdil amasra

CENGİZ ERDİL | Siz hiç maden ocağına girdiniz mi? Ben girdim. Gürültülü bir asansörle yerin 200, 300 metre altına inersiniz. Duvarları kurşuni bir tünelden geçip, havanın kurşun gibi ağır olduğu kömür alanına ulaşırsınız. “Halkın dertleri nedir ve dostları kimlerdir?” gibi sorularla meşgul bir muhabirseniz, bunu hayatınızda iki üç defa yapmış olabilirsiniz. Maden işçileri için ise rutin iş. Bazen sabah, bazen de gece vardiyasında yeraltına dalıyorlar. Bence; dünyanın en zor işi. Kaderinde veya fıtratında sadece bu var.

Bizde maden insanları, bir facia yaşanınca akla geliyor, medyanın da gündemine… Sonra unutulup gidiyor. Şimdi Bartın Amasra faciası gündemde. Dünyanın en büyük maden faciaları arasında gösterilen “Soma” unutuldu bile…

Manisa Soma’da 301 madenci yeraltından çıkamadı, onların ölümü üzerinden sekiz yıl geçti. 14 Mayıs 2014 günü Soma maden bölgesindeki kömür kokulu havayı yırtan ambulans haykırışlarına karışan cılız bir ses vardı: “Beni bu ambulansa koymayın, kirlenir… üstüm başım kömür” diyen o madenci unutulmaz bir ayrıntıydı.

Soma unutuldu, sonra Ermenek unutuldu, sırada Amasra var.

Soma’yı unutturmamak için hazırlanan iki rapor da unutuldu. İlki Maden Mühendisleri Odası’nın raporu, diğeri ise TBMM Araştırma Komisyonu Raporu. Tarihe bir şekilde kaydı düşen sonuçları bile sayfalarca olan o iki rapora bir bakalım.

Patara’nın Kumları Nereye Gitti?

Aşırı Kar Hırsı

Her iki raporda da Soma’daki kazanın başlıca nedeni olarak kar hırsı gösterildi. Facianın yaşandığı ocakta 2009 yılında 230 bin ton olan üretim, bir yılda 10 katına çıkarıldı. 2012 yılında üretim iki milyon 800 bin tona yükselmişti. İşçi sayısındaki artış da kaza riskini yükseltti. Yoğun üretim maden sahasının fiziksel dengesini bozdu, madende tehlike “rutin” hale gelmişti.

Maden Mühendisleri Odası’nın raporunda büyük maden kazalarının tümünün taşeron veya rödovans uygulamasının olduğu ocaklarda yaşandığına dikkat çekildi. 1992 yılında Zonguldak Kozlu maden ocağında 263 kişinin yaşamını yitirdiği facianın ardından tüm facialar kamu dışındaki madenlerde gerçekleşmişti.

Denetleme Parası Da Patrondan

Soma’daki ocakta denetim sorunu vardı. Raporda, teknik nezaretçi ve iş güvenliği uzmanlarının denetim elemanı olarak tanımlanmalarına rağmen, ücretlerini denetledikleri işverenden aldıkları vurgulandı. Böyle olunca personelin denetim yetkisini kullanmakta güçlük çektiği ortaya çıktı. Böylece Soma maden ocağı düzenli olarak denetlenmesine rağmen sorunsuz olarak nitelendirildi.

Maden Bitince Sorun Bitmiyor: ‘Giresun Kirlendi, Sırada Balıkesir Var’

Uygun Maske Yoktu

Madende kişisel donanım yetersizdi. Metan gazına karşı karbonmonoksit maskesi taşıma zorunlu ama sayıları yeterli değildi. Maskelerde uygun filtre sistemi de yoktu. Ölüm oranını çok olmasının bir nedeni de buydu.

Meclis Araştırma Komisyonu’nun 283 sayfalık raporunda da şu saptama ilginç…

“Soma faciası Türkiye Cumhuriyeti tarihinin karşılaştığı en büyük, meydan okuyan bir felakettir. Vakit geçirilmeden bilimsel çalışmalara başlanmalıdır. Soma’da yaşanan facianın tekrarlanmamasının tek koşulu; madencilik bilim ve teknolojisine uygun çalışmaktır.”

* Bu yazı 21.10.2022 tarihinde Gazete Pencere’de yayımlanmıştır.

Okumak için tıklayın

Gündem

AB, Enerji Şirketlerine Ek Vergiler Getirilmesinde Uzlaştı

-

Avrupa Birliği (AB) enerji bakanları, olağanüstü enerji tedbirlerini devreye sokarak, çok yüksek kâr eden enerji şirketlerinden alınan vergilerin artırılmasına karar verdi.

K2 HABER | Bakanlar AB dönem başkanı Çekya’nın talebiyle, Avrupa’daki enerji krizini görüşmek üzere dün Brüksel’deki olağanüstü toplandı.

BBC Türkçe’nin haberine göre; devreye sokulacak tedbirler arasında, enerji fiyatlarının yükselmesiyle fosil yakıt şirketlerinin artan kârlarına ek vergiler getirmek bulunuyor. Vergiyle elde edilecek gelirin hane halklarına ve işletmelere aktarılması planlanıyor.

AB Bakanları, mevcut durum nedeniyle normalden çok fazla kâr elde eden doğalgaz dışı  elektrik üreticileri ve tedarikçilerinden, yaklaşık 140 milyar euro ek vergi toplanabileceğini tahmin ediyor. Ayrıca elektrik kullanımında zorunlu kesintiler üzerinde de uzlaşıldı.

Ancak bakanlar, enerji fiyatlarına bir tavan fiyat belirlenmesi konusunda fikir birliğine varamadı. Bakanlar AB Komisyonu’ndan gaz fiyatları ile ilgili farklı seçenekleri değerlendirmek üzere uzmanlar grubu kurmasını istedi.

AB Komisyonu’nun enerjiden sorumlu üyesi Kadri Simson toplantı sonrası yaptığı açıklamada, doğalgaz fiyatlarına getirilecek topyekün bir üst sınırın çok ciddi finansal kaynak gerektirebileceğini ve beraberinde riskler getirdiğini vurguladı.

Simson “Bunun kesinlikle gaz fiyatlarında bir etkisi olacaktır, ama aynı zamanda AB’nin gaz piyasasının askıya alınmasına neden olacak ve arz güvenliğini riske atacaktır. Bu sertlikte bir adımı sorumlu şekilde atmak için, tartışmasız bir dizi ön koşul olması gerekir” dedi.

Polonya İklim bakanı Anna Moskwa ise masadaki öneride gaz fiyatları konusunda hiçbir şey olmamasının “büyük hayal kırıklığı yarattığını” söyledi.

Fransa ve İtalya’nın da aralarında bulunduğu birlik üyesi 15 ülke bu hafta başında AB’den enerji fiyatlarına tavan fiyat getirilmesini talep etmişti.

Avrupa Birliği’nde Tek Kullanımlık Plastik Ürünler Yasaklandı

AB’yi Bekleyen ‘Zorlu Kış’

Artan hayat pahalılığı ve enerji fiyatlarıyla Avrupa’yı bu yıl zorlu bir kış bekliyor. Ukrayna savaşı nedeniyle enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye çalışan AB’ye, Rusya dışı kaynaklara yönelmek yüklü bir fatura getiriyor.

Enerji şirketleri, pandemi sonrası artan talep ve Rusya’nın Ukrayna işgalinin ortaya çıkardığı arz sorunlarından ötürü, petrol ve doğalgazın fiyatını artırdı. Alınacak ek vergiler, şirketlerin, kendilerinin sebep olmadığı bu durumlardan elde ettikleri “beklenmedik kazancı” hedefliyor.

AB Komisyonu başkan yardımcısı Frans Timmermans geçen ay yaptığı açıklamada, fosil yakıt çıkaran şirketlerden “fazla kârlarının yüzde 33’ünü geri vermelerinin” isteneceğini söylemişti.

Timmermans “Ucuz fosil yakıt devri sona erdi. Ucuz, temiz ve kendi üreteceğimiz yenilenebilir enerjilere ne kadar çabuk geçiş yaparsak, Rusya’nın enerji şantajına o kadar hızlı bağışıklık kazanırız” dedi.

Okumak için tıklayın

Öne Çıkan Haberler