Connect with us

İklim Krizi

BM Genel Sekreteri Guterres’ten İklim Krizinde Güveni Yeniden İnşa Etme Çağrısı

Mısır resmi haber ajansı MENA’ya göre, Dışişleri Bakanı Samih Şukri ve Guterres, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı’nın (COP27) gerçekleştirildiği Şarm el-Şeyh kentinde basın toplantısı düzenledi.

K2 HABER| Hem kuzey ve güney ülkeleri arasında hem de gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasında güvensizlik olduğuna işaret eden Guterres, bu güvensizliğin giderilmesi için hızlı davranmaya ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Tüm taraflara ivedilikle güveni yeniden tesis etme çağrısı yapan BM Genel Sekreteri Guterres, “Güveni yeniden inşa etmenin en etkili yolu, gelişmekte olan ülkeler için zararlar ve mali destek konusunda iddialı ve güvenilir bir anlaşma bulmaktır. Aramızda güvensizlik krizini yaşadığımız halde iklim adaletinden söz edemeyiz.” dedi.

Guterres, emisyonların azaltılması ve yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırmak için hem finansal hem de teknik desteklerin tümünü seferber edecek bir insani dayanışma anlaşmasına ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri ise COP27 başkanlığını yapan Mısır’ın iklim kriziyle ilgili tüm sorunlara kesin çözüm için var olan gücüyle çalışacağını söyledi.

COP27 konferansına katılan birçok ülkenin iklim değişikliğiyle mücadeleye bağlılıklarını belirttiğini dile getiren Şukri, iklim değişikliğine bağlı yaşanan zararların karşılanması için finansal desteğe ihtiyaç olduğunu aktardı.

BM Genel Sekreteri: ‘İnsanlık Doğayı Yok Ederek İntihar Ediyor’

Ekoloji

COP28 Sonrası İklim Uzmanlarından Tepkiler: Yetersiz

-

COP26 Nedir oxford

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28), Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde bugün sona erdi. Konferansın sona ermesinden sonra ise iklim uzmanlarından tepkiler geldi.

İklim müzakerelerinin yaklaşık 30 yıllık tarihinde ilk kez “fosil yakıtlara” referans verilen final metninde, sıcaklık artışını sınırlandırmak için “fosil yakıtlardan uzaklaşma” çağrısı yer aldı. İklim uzmanları ise sonuç metninde fosil yakıtlara doğrudan atıf yapılmasını başarı ama metnin yetersiz olduğunu vurguluyor.

Ümit Şahin: Bizi En Aza Razı Ediyorlar

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin sosyal medya hesabından, “Dubai’de uzatmalar da bitti COP28 kararları kabul edildi. Taslaklarda olan fosil yakıtların terk edilmesi de yerini yenilenebilir enerjinin alacağı da çıkarılmış. Zayıf bir fosil yakıtlardan uzaklaşma ifadesinin karara girmiş olması zafer sayılmaz. Bizi en aza razı ediyorlar. Üstelik en kirli ve en tehlikeli enerji olan nükleer çözümler arasında sayılıyor. Geçiş yakıtı ifadesiyle fosil gaza referans veriliyor. CCS’e defalarca vurgu var. Bunlar büyük skandal. Şimdi enerji dönüşümüne akmayan finansmanın bunlara gitmesinin önü açılacak. Finansman yetersizliği vurgulandığı halde artırılmasına ilişkin dişe dokunur bir ifade yok. Batı iklim borcunu kabul etmemekte direniyor ve gelişmekte olan ülkelerin ve petrol devletlerinin ayak sürümesini kolaylaştırıyor. Çin, Hindistan vb savunma yapmaktan oynamıyor. + 1,5 derece hedefinden sonra 2021’de önce kömürün ve şimdi de bütün fosil yakıtların üstü kapalı da olsa sorunun kaynağı olarak COP kararına girmesi, Paris Anlaşması’nı genişlettiği için olumlu. Bu gelişme küresel iklim hareketinin başarısı. Ama çok yavaş ve yetersiz.” açıklamasını gerçekleştirdi.

Özgür Gürbüz: Tarihsiz Bir Çağrı Yetersiz

Gazeteci Özgür Gürbüz, COP28’de açıklanan Fosil Yakıtlardan Uzaklaşma metnini yetersiz olarak ifade etti: “BM İklim Konferansı COP28′den “fosil yakıtları kullanmayı bırakma çağrısı” çıktı . Başta AB ülkeleri olmak üzere bazı liderler bunu bir başarı gibi anlatıyor. Ne yazık ki bu doğru değil. Bilim bu kadar net, zaman bu kadar azken kesinlik içermeyen, tarihsiz bir çağrı yetersiz.”

Manuel Pulgar-Vidal: Yine De Fosil Yakıtlardan Uzaklaşma Kararı Önemli Bir Sonuç

WWF Küresel İklim ve Enerji Lideri ve COP20 Başkanı Manuel Pulgar-Vidal, müzakerelerin ardından yaptığı değerlendirmede, ülkelerin fosil yakıtlardan uzaklaşma konusunda anlaştığını söyleyerek şöyle dedi:

“Ülkeler bunu kabul ederken, COP28’de kömür, petrol ve gazın tamamen kullanımdan kaldırılması konusunda uzlaşmaya varılamadı. Ancak yine de fosil yakıtlardan uzaklaşma kararı önemli bir sonuç. 30 yıldır devam eden BM iklim müzakerelerinde ülkeler nihayet odak noktasını iklim krizine yol açan kirletici fosil yakıtlara kaydırdı. Bu sonuç fosil yakıt dönemi için sonun başlangıcına işaret etmelidir. Yaşanabilir bir gezegen için tüm fosil yakıtların tamamen ortadan kaldırılmasına ihtiyacımız var.”

Marcio Astrini: Kutlanmayacak Bir Sonuç

Brezilya merkezli İklim Gözlemevi Yönetici Sekreteri Marcio Astrini, COP28 sonucunun “sinyaller açısından güçlü ancak içerik bakımından zayıf” olduğunu dile getirerek, “Gerçek anlamda harekete geçilmediği takdirde Dubai’den çıkan sonuç, dünyanın dört bir yanında aşırı iklim olaylarından zarar gören topluluklar açısından kutlanmayacak bir sonuç,” dedi.

Türkiye, COP28’de 8 girişime imza attı

Türkiye Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı çerçevesinde çalışan İklim Değişikliği Başkanlığı, sekiz girişime katıldığını duyurdu. Girişimlerin listesi şu şekilde:

  • İklim Kulübü,
  • Kritik Ham Maddeler Kulübü,
  • Dayanıklı Gıda Sistemleri, Sürdürülebilir Tarım ve İklim Eylemine ilişkin Emirlik Deklarasyonu,
  • Buzul Dostları Grubu,
  • Çimentoda Atılım,
  • İklim İçin Mangrov İttifakı,
  • COP28’de Eğitim ve İklim Değişikliği Ortak Gündemi Bildirgesi,
  • İklim ve Sağlık Deklarasyonu,
  • İklim Eylemi İçin Yüksek Hedefli Çok Düzeyli Ortaklıklar Koalisyonu’na (CHAMP) imzacı oldu.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

#COP28 ‘Fosil Yakıtlardan Uzaklaşma’ Çağrısının Yapıldığı Anlaşmayla Sona Erdi

-

cop28

30 Kasım’da başlayan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28), Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde bugün sona erdi.

Zirve, müzakerecilerin final metni üzerinde anlaşmaya varamaması nedeniyle resmî tarihinden bir gün sonra tamamlanabildi.

Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre, iklim müzakerelerinin yaklaşık 30 yıllık tarihinde ilk kez “fosil yakıtlara” referans verilen final metninde, sıcaklık artışını sınırlandırmak için “fosil yakıtlardan uzaklaşma” çağrısı yer aldı.

Atıflar ve boşluklar

BM nezdinde “çağrı”, tarafların “davet edilmesi veya taraflardan ricada bulunmak” anlamına geldiği için, müzakereleri takip eden uzmanlar fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısının zayıf bir sonuç olduğunu ve küresel ısıtmayı sınırlandırmak için emisyonları keskin şekilde düşürmenin sağlanamayacağını belirtiyor.

Taraflar küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 itibarı ile üç katına ve enerji verimliliğindeki ilerleme hızının iki katına çıkarılması hedeflerini kabul ederken, Kayıp Zarar Fonu’nun etkin hale gelmesi de final metninde yer aldı.

Final metninde, gelişmekte olan ülkelerin iklim finansmanına ihtiyaç duyduğu ve iklim krizinin etkilerine uyum için gereken finansmana atıfta bulunulsa da, uyum finansmanının nasıl ölçeklendirileceği ve takvimine ilişkin boşluklar var.

COP28 Başkanı Al Jaber: Tarihi başarı

Final metninin kabul edilmesinin ardından kapanış oturumunda konuşan COP28 Başkanı Sultan Ahmed Al Jaber, müzakerelerin sonucunu “tarihi bir başarı” olarak nitelendirerek, şöyle dedi:

“Dünyanın yeni bir yol bulması gerekiyordu ve kuzey yıldızımızı takip ederek biz bu yeni yolu bulduk. Gerçeklerle yüzleştik ve dünyayı doğru yöne yönlendirdik. Bu doğrultuda, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefini ulaşılabilir kılmak için bir eylem planı hazırladık.

“Bunu ortak zemin üzerine inşa ettik, işbirliğiyle pekiştirdik. Bu, iklim eylemini hızlandırmak için hata yapmamak üzere geliştirilmiş dengeli, tarihi bir pakettir.”

  • BAE’nin devlet petrol şirketi ADNOC’un CEO’su olan Sultan Ahmed Al Jaber’in COP 28’e başkanlık etmesi, kararlaştırıldığından bu yana tepki topluyordu. ADNOC’un, üretim kapasitesini 2027 yılında günde beş milyon varile çıkarmayı hedeflediği biliniyor.

İklim Uzmanlarından Tepkiler

WWF Küresel İklim ve Enerji Lideri ve COP20 Başkanı Manuel Pulgar-Vidal, müzakerelerin ardından yaptığı değerlendirmede, ülkelerin fosil yakıtlardan uzaklaşma konusunda anlaştığını söyleyerek şöyle dedi:

“Ülkeler bunu kabul ederken, COP28’de kömür, petrol ve gazın tamamen kullanımdan kaldırılması konusunda uzlaşmaya varılamadı. Ancak yine de fosil yakıtlardan uzaklaşma kararı önemli bir sonuç. 30 yıldır devam eden BM iklim müzakerelerinde ülkeler nihayet odak noktasını iklim krizine yol açan kirletici fosil yakıtlara kaydırdı. Bu sonuç fosil yakıt dönemi için sonun başlangıcına işaret etmelidir.

“Yaşanabilir bir gezegen için tüm fosil yakıtların tamamen ortadan kaldırılmasına ihtiyacımız var.”

Brezilya merkezli İklim Gözlemevi Yönetici Sekreteri Marcio Astrini, COP28 sonucunun “sinyaller açısından güçlü ancak içerik bakımından zayıf” olduğunu dile getirerek, “Gerçek anlamda harekete geçilmediği takdirde Dubai’den çıkan sonuç, dünyanın dört bir yanında aşırı iklim olaylarından zarar gören topluluklar açısından kutlanmayacak bir sonuç,” dedi.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Geri Dönüşüm Defilesinde İklim Krizi İçin Dayanışma Çağrısı

-

Cemil Tugay

Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, geri dönüşüm malzemelerinden üretilen giysilerle düzenlenen defilede yeniden kullanım ve geri dönüşüm kültürüne vurgu yaptı.

K2 HABER | Dünya Çevre Günü etkinliklerinde Karşıyakalılara seslenen Başkan Dr. Cemil Tugay, “Ekolojinin, ekonomiye yenilmediği; havanın, toprağın, suyun kirletilmediğini sürdürülebilir bir yaşamı mümkün kılmak bizim elimizde. Yaşanılabilir bir çevre için ihtiyacın kadar tüket ve mümkün olduğunca az atık üret” diye konuştu.

Karşıyaka Belediyesi Dünya Çevre Günü kapsamında düzenlediği etkinliklerle, dünyada yaşanan çoklu krizlere dikkat çekti. İklim krizi, gıda krizi, kaynakların verimli kullanımı, geri dönüşüm ve yeniden kullanım kültürü hakkında farkındalık oluşturmayı hedefleyen etkinliklerde her yaş grubuna yönelik uygulamalar gerçekleştirildi. Çatı Bostanlı’da, Ormanda Biri Var tiyatro oyunu ile çocuklara iklim krizi anlatılırken, geri dönüşüm malzemelerinden üretilen giysilerle düzenlenen defilede yeniden kullanım ve geri dönüşüm kültürüne vurgu yapıldı.

Karşıyaka Belediyesi’nden İklim Krizi Mesajı: ‘Bir Felaketin Ortasındayız’

İhtiyacın Kadar Tüket

Tiyatro gösterisi öncesi çevre ve doğa duyarlılığına ilişkin konuşan Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, iklim değişikliği ile mücadelenin herkesin katılımıyla kolayca yürütülebileceğine vurgu yaptı. Yurttaşların duyarlılığıyla daha etkili mücadele yürütülebileceğini söyleyen Tugay, “Daha mavi, daha yeşil bir dünyada yaşamak bizim elimizde. Daha yeşil şehirler yaratmak ve doğaya saygı duyan yaşam alanları oluşturmak insanlık için uzak bir hedef değil. Biz doğa ile uyumlu bir çevrede yaşamak istiyoruz ve çocuklarımıza bırakacağımız en büyük mirasın doğamız ve çevremiz olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz. Ekolojinin, ekonomiye yenilmediği; havanın, toprağın, suyun kirletilmediği sürdürülebilir bir yaşamı mümkün kılmak bizim elimizde. Basit önlemler alarak, küçük duyarlılıklarla fark yaratarak doğamızı, çevremizi korumak mümkün. İhtiyacın kadar tüket ve mümkün olduğunca daha az atık üret. Uygulanacak ilke bu kadar basit. Ama herkes önce başkasının yapmasını bekliyor. Bu önlemler ihtiyacımız olmayan bir lambayı kapatmak kadar basit. Eğer bu ilkeye uymazsak bir şeyleri artık geri dönüştüremeyecek kadar tüketeceğimizi ve kirleteceğimizi hepimizin bilmesi lazım” dedi.

Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay Mikroplastik Tehlikesini Yazdı

Çevre Sorunu Olmayan Bir Dünya Hayali

Karşıyakalıların çevre konusundaki duyarlılığına değinen Başkan Tugay, “Karşıyaka’mızda iklimle ilgili, çevreyle ilgili yürüttüğümüz çalışmalara beklediğimizin üzerinde destek alıyoruz. Bu kadar duyarlı insanlarla birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Çevre sorunlarını sık sık dile getirmekten vazgeçmeyeceğiz. Çevre sorunlarını konuşmaya ihtiyaç duymadığımız bir dünya hayaliyle çalışıyoruz. Bu duyarlılığı her zaman göstermeli, çevremizde farkındalık yaratarak duyarlılığın yayılmasını sağlamalıyız” diye konuştu.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü: Mercanlar Tamamen Yok Olma Tehlikesi Altında

-

biyolojik çeşitlilik günü

TEMA Vakfı, 22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü’nde insan faaliyetlerinin dünyadaki canlı çeşitliliği üzerinde yarattığı olumsuz etkilere dikkat çekti. “2°C’lik bir ısınmada, denizel biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan mercanların %99’unun yok olacağı öngörülüyor” diyen TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç yaratılan tahribatı durdurmak ve biyolojik çeşitliliği yeniden inşa edebilmek için atılması gereken adımları sıraladı.

K2 HABER | Birleşmiş Milletler (BM) tarafından her sene 2 Mayıs’ta kutlanan Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü’nün bu yılki teması “Uzlaşmadan Eyleme: Biyolojik Çeşitliliği Yeniden İnşa Et” oldu.

Karasal Ekosistemlerin %77, Denizlerin %87’si İnsan Etkisi Altında

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, dünyadaki tüm canlıların ve ekosistemlerin birbirleriyle etkileşim içerisinde olduğunun altını çizerek “Bugün tükettiğimiz meyve, sebze, kahve, kakao, badem, kiraz, erik, incir, ayva, elma gibi önemli çok sayıda tarımsal ürün, arılar ve çok sayıda böcek türünün katkıları ile üretilebiliyor. Ayrıştırıcı canlılar ile doğada atıklar geri dönüşüyor, kirlilik önleniyor. Deniz ve kara ekosistemlerindeki canlılar, insan kaynaklı yıllık karbon salınımının %60’ını atmosferden geri alıyor” diye konuştu.

Ancak günümüzdeki insan faaliyetlerinin dünyadaki canlıların yaşam haklarını tehdit ettiğini belirten Deniz Ataç, “Bugün, buzul alanlar hariç karasal ekosistemlerin %77, denizlerin ise %87’si insan etkisi altında. Ne yazık ki gezegen ve insanlık için yaşamsal önemi tartışmasız olmasına rağmen, yoğun kentleşme, madencilik, doğal alanların tahribi, sulak alanların yok olması, su ve hava kirliliği, orman yangınları, tarım kimyasallarının (pestisitlerin) kontrolsüz ve yoğun kullanımı, bilinçsiz avlanma, iklim krizi ve farkında olmadan doğaya bulaştırdığımız işgalci türler nedeniyle biyolojik çeşitlilik hızla yok oluyor” ifadelerini kullandı.

Isınma Sürerse Mercanlar Tamamen Yok Olacak

BM iklim değişikliği tahminlerine göre, 3°C’lik küresel ısınma sonucu karada yaşayan memelilerin %41’inde yarı yarıya habitat kaybı olabileceğini kaydeden Ataç, “Karasal iklime göre daha kırılgan olan denizel ekosistemlerde ise mercan resifleri iklim krizi ve çevresel kirlilik sebebiyle son 150 yılda neredeyse yarı yarıya azalmış durumda. Ayrıca 2°C’lik bir ısınmada, denizel biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan mercanların %99’unun yok olacağı öngörülüyor. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yayınlanan 2023 tarihli 6’ncı Değerlendirme Raporu’nda; insan faaliyetlerinin dünya atmosferinin dengesini bozduğu, küresel ortalama sıcaklıkta artışa yol açtığı ve bu artışın da mevcut ekosistem dengesini bozarak canlı türlerinin büyük bir bölümünü tehdit ettiği kesin bir biçimde belirlendi” dedi.

TEMA’dan Torba Yasa’daki Altıncı Madde İçin Uyarı

Eşsiz Çeşitliliğe Sahip Ülkemizde Korunan Alanlar Yetersiz

Biyolojik çeşitlilik konusunda Türkiye’nin konumuna da değinen Ataç, “Üç önemli bitki coğrafyası üzerinde bulunan nadir ülkelerden biri olan ülkemiz, bir kıtanın sahip olduğu sayıda tür çeşitliliğini barındıracak kadar zengin. 3.497’u endemik olmak üzere, 12.000’e yakın bitki türüne ev sahipliği yapan Türkiye tür zenginliğine paralel olarak, yaşam alanları yani habitat çeşitliliği açısından da Avrupa kıtasına kıyasla son derece eşsiz.   Fakat Türkiye’de korunan alanların sayısı ve büyüklüğü ekosistem ve tür çeşitliliğiyle doğru orantılı değil. Korunan alanların ülke yüz ölçümüne oranı yaklaşık %8,69. Dahası, Türkiye’nin doğa koruma mevzuatında giderilmesi gereken eksikler ve yetki çatışmaları bulunuyor. Ülkemiz sahip olduğu yüksek çeşitliliğe ve korunan alanlarla ilgili son yıllardaki artışa rağmen dünya ölçeğinde biyolojik çeşitlilik ve habitat kategorisindeki sıralamada 180 ülke arasından 178’inci sırada yer alıyor. Bu durum, ülkemizdeki biyolojik çeşitliliği korumak için çok ciddi bir çaba gösterilmesi gerektiğini ortaya koyarken 2023 yılında 16’ncısı Antalya’da yapılması planlanan BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Taraflar Konferansı Toplantısı bu konudaki ilk büyük adımın atılması için bir fırsat oluşturuyor” şeklinde konuştu.

Korunan Alanların Oranı %30 Seviyesine Ulaştırılmalı

Kaybedilen biyolojik çeşitliliğin geri kazanılabilmesi için atılması gereken adımları sıralayan Ataç, “Fosil yakıtların kullanımından vazgeçilmeli ve yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımı yaygınlaştırılmalı. Arazi tahribatı engellenmeli, arazi tahribatına karşı çok sıkı koruyucu tedbirler alınmalı. Tahrip olan arazilerde restorasyon çalışmaları yürütülmeli, bu çalışmalara toplumsal katkı sağlayacak teşvikler sağlanmalı. Sürdürülebilir ormancılık, sürdürülebilir mera yönetimi ve tarım çalışmaları yaygınlaştırılmalı. Doğal türlerle ağaçlandırma ve erozyon kontrol çalışmaları yapılmalı, denizlerde aşırı avlanma önlenmeli, türlerin kaybına neden olan bitki toplama gibi faaliyetler kontrol altına alınmalı. Tüketim alışkanlıkları değiştirilmeli, her bir tüketimin doğaya bir yük olduğu unutulmamalıdır” diyerek korunan alanların oranının Birleşmiş Milletler kararlarında yer alan %30 seviyesine ulaştırılması gerektiğini bir kez daha vurguladı.

Ataç, “Unutulmamalı ki bugün doğada yarattığımız tahribat gelecek kuşakların yaşamını kısıtlayacak kötü bir miras anlamına geliyor. Bu izleri ortadan kaldırmanın yolu her bir canlının yaşadığı doğal ortamları korumak, tahrip edilen ekosistemleri restore etmek ve gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya bırakmaktan geçiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

TEMA Vakfı’ndan Çınar Kanseri Açıklaması

ANG Biyolojik Çeşitlilik Projesi 

TEMA Vakfı, biyolojik çeşitlilik kaybına neden olan her hareketi önlemek ve bu konuda toplumsal bilincin kazanılmasını sağlamak amacıyla 2021 yılında A. Nihat Gökyiğit Biyolojik Çeşitlilik Projesi’ni başlattı. Vakıf, Kurucu Onursal Başkanlarından merhum A. Nihat Gökyiğit’in ismini verdiği proje ile #FarkındaMıyız sorusunu sorarak biyolojik çeşitlilik kavramının Türkiye’de bilinirliğinin artmasını hedefliyor. Biyolojik çeşitliliğin korunması için #FarkındaMıyız sorusuyla hazırlanan “Şifa”, “İklim”, “Gıda” ve “Miras” temalı videolar ile farkındalık ve iletişim çalışmaları sürdürülüyor.

Okumak için tıklayın

İklim Krizi

İklim Krizi: Kanada’da Orman Yangınları Kontrolden Çıktı

-

kanada orman yangını

Kanada’nın Alberta eyaletindeki orman yangınları, 108 noktaya yayıldı. Yangınlar başladığından bu yana evlerinden tahliye edilenlerin sayısı 29 bine yükseldi.

K2 HABER | Kanada’nın batısındaki Alberta eyaletinin yetkilileri, 6 Mayıs’ta başlayan orman yangınlarının British Columbia bölgesine sıçramasıyla 108 noktaya yayıldığını, bu nedenle tahliye edilen kişi sayının 29 bine çıktığını açıkladı.

British Columbia’daki kuvvetli rüzgarlar nedeniyle alevlerin yayılmasının beklendiği aktarılan açıklamada, bölgede kontrol altına alınamayan yangınların çevresinde yaşayanlara evlerini boşaltmaları çağrısı yapıldı.

Kanada’nın Alberta eyaletinde 6 Mayıs’tan bu yana devam eden orman yangınları nedeniyle 13 bin kişi evlerinden tahliye edilmişti. Yetkililer, aşırı sıcaklık ve rüzgarın etkisiyle 91 noktadaki yangının 27’sinin kontrolden çıktığını bildirmişti. Alberta Eyalet Başbakanı Danielle Smith de eyalette olağanüstü hal ilan ettiklerini duyurmuştu.

Benzeri görülmemiş orman yangınlarının, yaz boyunca devam edebileceği belirtiliyor.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Ember: Türkiye’nin Kömür İthalatı İki Katına Çıktı

-

ember kömür

Uluslararası düşünce kuruluşu Ember’in yayınladığı analize göre, Türkiye’nin elektrik üretimi için kömür ithalatı 2022 yılında iki katına çıkarak 5,3 milyar dolara ulaştı. Tüm zamanların en yüksek kömür ithalatına ulaşılan yılda Rusya, Kolombiya’yı geçerek Türkiye’nin en büyük kömür tedarikçisi oldu.

K2 HABER | Türkiye 2022 yılında kömür ithalatının yarısına yakınını Rusya’dan sağladı; 2021 yılında ise Rusya’nın payı %26 seviyesindeydi. Türkiye’nin Rusya’ya bağımlılığı yalnızca kömürde yüksek değil, doğalgaz ve petrol gibi diğer enerji kaynaklarında da Rusya’nın payı %40-45 arasında.

Kömürden Elektrik Üretiminin Büyük Kısmı İthal Kömür Kaynaklı

Türkiye’de ithal kömürden elektrik üretimi yerli kömürden %25 daha fazla ve 2010 yılından beri kömürden elektrik üretiminde ithal kömür kaynaklı bir artış söz konusu. Bu nedenle 2010’da %7 olan ithal kömürün elektrik üretimindeki payı, 2022’de %20’ye kadar ulaşıyor.

Ember Bölge Lideri Ufuk Alparslan: “Yaygın kanının aksine Türkiye’de kömürden elektrik üretiminin büyük kısmı yerli değil ithal kömür ile gerçekleştiriliyor. İthal kömüre olan bu bağımlılık 2022 yılında rekor kömür ithalatına neden oldu. Türkiye’nin bunu durdurmak için özellikle güneş gibi potansiyelini yeteri kadar kullanmadığı temiz enerji kaynaklarına yönelmesi gerekiyor” dedi.

AB Yeşil Mutabakatı İlerliyor: Bu Bir İrade Meselesidir

Güneşten Elektrik Üretimi Potansiyelin Çok Altında

Türkiye’de 2022 yılında toplam rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinde yaklaşık 2,4 GW gibi kısıtlı bir artış olsa da, elektrik talebindeki düşüşün de etkisiyle rüzgar ve güneşin elektrik üretimindeki payı %15,5’e ulaşarak artışını sürdürdü. 2021’de bu oran %13,5 seviyesindeydi.

Türkiye, rüzgarın elektrik üretimindeki yaklaşık %11’lik payıyla Fransa (%8) ve İtalya (%7) gibi ülkelerden önde olmasına rağmen, güneş enerjisinde potansiyelinin altında kalıyor. Güneşin elektrik üretimindeki payı, %4,7 ile Polonya (%4,5) ve Ukrayna (%4) gibi Türkiye’ye kıyasla çok daha az güneş alan ülkelerle yakın seviyelerde. Bununla birlikte Enerji Bakanlığı’nın yeni enerji planında güneş kapasitesinde yüksek hedefler yer alıyor; bu hedeflere ulaşabilmek için her yıl eklenecek güneş kapasitesinin üç katına çıkmasına gerekecek.

Doğalgazdan Elektrik Üretimi Düşüşte

2022 yılında Türkiye’de doğalgazdan elektrik üretimi 40 TWh azalarak bir önceki yıla göre %35 düşüş gösterdi. Doğalgazdaki düşüşün başında 2021’deki kuraklıktan sonra artış gösteren hidroelektrik üretimi (+10 TWh) ve kömürden elektrik üretimindeki artış (+10 TWh) geliyor. Elektrik talebindeki 9 TWh’lik azalma da doğalgazdaki düşüşte rol oynadı. Türkiye’de aylık elektrik talebi yılın ikinci yarısından beri düşüş gösteriyor.

Türkiye İklim İktisadı Çalıştayı: Türkiye’nin Yeşil Dönüşümü

Hidroelektrik Santralleri Batarya Görevi Görebilir

2022 yılının Ocak ayında İran kaynaklı doğalgaz kesintisiyle başlayan krizde ise hidroelektrik santrallerinin rolü ön plana çıktı. Bu kesinti, doğalgaz santrallerine sağlanan akışın da azalmasına  neden olmuştu. Krizin ilk üç günü yarıya düşen doğalgaz kaynaklı elektrik üretimini telafi etmek için hidroelektrik santralleri üretimi iki katına çıkararak, adeta birer batarya görevi gördüler. Böylece daha fazla elektrik kesintisini engellediler. Özellikle büyük barajlara sahip hidroelektrik santralleri, üretimi hızlı bir şekilde arttırıp azaltabilme esneklikleri nedeniyle diğer enerji kaynaklarını telafi ederek Türkiye’nin enerji dönüşümünde önemli bir rol oynayabilirler.

Okumak için tıklayın

İklim Krizi

AB Yeşil Mutabakatı İlerliyor: Bu Bir İrade Meselesidir

-

Yeşil Düşünce Derneği Avrupa Yeşil Mutabakat

Avrupa Komisyonu Net Sıfır Sanayi Yasası (NZIA) ve Kritik Hammaddeler Yasası (CRMA) olmak üzere iki yasa teklifi sundu. Her ikisi de AB’nin yeşil sanayi devrimine öncülük etmesi için önerilen AB Yeşil Mutabakat Sanayi Planı’nın (GDIP) temel taşlarıdır. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, iklim, yatırımlar ve büyümeyi ele alan her iki stratejiye atıfta bulunarak “Dünyanın en büyük ve en gelişmiş iki ekonomisi artık aynı yönde ilerliyor” dedi.

K2 HABER | Son birkaç yıldır AB, Ursula von der Leyen’in Avrupa Komisyonu Başkanlığının ve AB’nin iklim ve büyüme stratejisinin amiral gemisi olan Yeşil Mutabakat hedefini ileriye taşıdı. AB Yeşil Mutabakatı, bloğun Covid, Ukrayna ve hayat pahalılığı krizlerine verdiği yanıtta etkili oldu.

Uzmanlar, AB Yeşil Mutabakat mimarisinin,  ABD Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA)’dan bağımsız olarak, yeni dünyada başarılı olmak için sağlam ve dayanıklı bir temel oluşturduğunu ve geçmişe bakıldığında “aslında AB’ye büyük bir iyilik yapmış olabileceğini” savundu. Yeşil Mutabakat Sanayi Planı kısmen NextGenerationEU (AB’nin 800 milyar Avroluk COVID kurtarma fonu) ve REPowerEU (AB’yi Rusya’dan doğal gaz ithalatından bağımsız hale getirmeyi amaçlayan acil müdahale paketi) gibi mevcut blokların yanı sıra Global Gateway (AB’nin küresel yatırım stratejisi) üzerine inşa edildi.

Net-Sıfır Sanayi Yasası

Şubat ayında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avrupa’yı net sıfıra giden yolda temiz teknoloji ve endüstriyel inovasyonun evi haline getirme” planlarını açıkladı. Bu yasa teklifi, AB’nin Avrupa’nın emisyonlarını azaltmasına ve karbonsuz enerji üretimine geçmesine yardımcı olacak kilit teknolojilere yönelik desteği arttırma planının temelini oluşturuyor.

  • Yeni ve geliştirilmiş yerli üretim hedefleri: Yasa, 2030 yılına kadar temiz teknolojilerin en az %40’ının AB’de üretilmesini amaçlıyor.
  • Bürokrasi azaltılıyor: Komisyon özellikle güneş, rüzgar, batarya ve daha fazlası dahil olmak üzere “stratejik teknolojiler” için izin ve finansmana erişimi iyileştirmeyi amaçlıyor. Bu, başarılı başvuru sahiplerinin son derece kısaltılmış zaman çizelgelerinden yararlanmasını sağlayacak olan “Net Sıfır Esneklik Projeleri” etiketlerinin verilmesi yoluyla gerçekleşecek.
  • Net Sıfır Sanayi Vadileri: Yasa, Üye Devletlerin, Net Sıfır Dayanıklılık Projelerine ev sahipliği yapabilecek ve net sıfır sanayi için Avrupa merkezleri olabilecek net sıfır sanayi tedarik zincirinin üretim tesislerinin inşası veya genişletilmesi için arazi üzerinde özellikle uygun alanları belirlemelerine izin verecek.

Türkiye İklim İktisadı Çalıştayı: Türkiye’nin Yeşil Dönüşümü

Kritik Hammaddeler Yasası

Avrupa Birliği, AB ekonomisi için stratejik olarak kabul edilen ve yüksek tedarik riski taşıyan, çoğu mineral olmak üzere 30 kritik hammaddeden oluşan bir liste oluşturdu; von der Leyen’in Komisyonu bu yasa ile malzemelerin kaynağını çeşitlendirerek bağımlılığın üstesinden gelmeyi amaçlıyor.

  • AB içerisinde madencilik ve geri dönüşüm: 2030 yılına kadar AB’nin stratejik hammadde tüketiminin %10’u AB’de çıkarılmalı ve Birliğin her bir kritik hammadde için yıllık tüketiminin %15’i kesinlikle geri dönüşümden sağlanmalıdır.
  • Çeşitlendirme: Komisyon, “2030 yılına kadar, Birliğin ilgili herhangi bir işleme aşamasındaki her bir stratejik hammaddeye ilişkin yıllık tüketiminin %65’inden fazlasının tek bir üçüncü ülke menşeli olmamasını” öneriyor.
  • AB malı hammaddeler: Yasa teklifine göre AB, değer zinciri boyunca işleme kapasitesini arttırmalı ve yıllık stratejik hammadde tüketiminin en az %40’ını üretebilmelidir.
  • Stratejik projeler: Komisyon ve henüz kurulmamış olan Avrupa Kritik Hammaddeler Kurulu, daha kolaylaştırılmış ve öngörülebilir bir izin sürecinden faydalanacak “stratejik projeleri” belirleyecektir. Bunlar Devlet yardımı şeklinde kamu desteği alabilecektir.
  • Üçüncü ülkelerin desteklenmesi: Komisyon, Çin’in “Kuşak ve Yol” girişimine karşı 300 milyar Euro’luk büyük bir girişim olan Küresel Geçit Stratejisinin mali gücüne dayanarak üçüncü ülkelerde de “stratejik projeleri” tespit etmeyi ve desteklemeyi amaçlamaktadır. AB, ortaklarına değer katan, sürdürülebilir kalkınmalarını geliştiren, ekonomik kalkınmanın yanı sıra sürdürülebilir yönetişim, insan hakları, çatışma çözümü ve bölgesel istikrarı teşvik eden tedarik zincirleri oluşturmayı amaçlıyor.

Yeşil Yükseliş Senaryosu ile 1 Buçuk Derece Hedefi Daha Ulaşılabilir

İş Dünyası İddialı Bir Yeşil Müdahaleyi Destekliyor

Avrupa’nın dört bir yanından gelen sesler Komisyon’un planındaki ana hatları selamladı. İş dünyası  bu yanıtı, AB’nin oyununu hızlandırması ve temiz teknoloji dağıtımında mükemmellik yarışının bir parçası olarak Avrupalı şirketlerin rekabet gücünü arttırmaya yardımcı olması için bir fırsat olarak görüyor.

Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel’in analistleri, ABD’nin IRA’sına yanıt verirken AB’nin sadece ABD’ye kıyasla rekabet gücünü korumaya çalışmaması, genel olarak rekabet gücü, hızlı karbonsuzlaştırma ve geniş dış politika ve kalkınma politikası hedefleri de dahil olmak üzere daha geniş amaçlar gütmesi gerektiğini savunuyor.

Uzmanlar, AB’nin Washington ile bir sübvansiyon yarışına girmemesi, bunun yerine güçlü yönlerini iki katına çıkarması gerektiği konusunda uyarıyor: enerji fiyatlarını düşürmek için yenilenebilir enerji alımını artırmak, yeşil kamu alımlarını güçlendirmek, finansmanı iyileştirmek ve yeşil ürünlere olan talebi teşvik etmek, tüm bunları yaparken de iklim, insan hakları ve biyoçeşitlilik açısından standart belirleme hedefine saygı göstermek.

Brüksel’in Girişimleri Hızlı Bir Şekilde Hayata Geçirmesi

Geçtiğimiz hafta Komisyon, yeşil teknolojiye yönelik devlet yardımı kurallarının, yerel oyun alanını eşitleyecek koşullar ve üye devletlerin temiz teknoloji sektörleri için üçüncü ülkeler tarafından sunulan sübvansiyonları ‘eşleştirmesine’ izin veren bir madde ile geniş ölçüde gevşetildiğini duyurdu.

14 Mart Salı günü, Avrupa Komisyonu’nun elektrik piyasası reformu önerisi (aynı zamanda Yeşil Anlaşma Endüstriyel Planının bir parçası) yayınlandı.

Sonraki Adımlar

Önümüzdeki Salı günü Komisyon Üyeleri daha fazla ayrıntıyı ekleyecek. 23-24 Mart tarihlerinde Brüksel’de yapılacak olan Avrupa Konseyi toplantısında teklifler görüşülecek ve AB’nin iklim konusundaki kararlılığını belirleyici bir altı ay öncesinde teşvik etmeyi amaçlayan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres de bu toplantıya katılacak.

Avrupa Konseyi’nin 23-24 Mart tarihlerinde Brüksel’de yapacağı toplantıda tekliflerin görüşülmesi planlanıyor.

Uzman Görüşleri

Ursula Woodburn, Direktör, Kurumsal Liderler Grubu – CLG Avrupa:

“Avrupa’nın geleceğine karar vermede kritik bir andayız ve Avrupalı işletmelerin enerji dönüşümüne öncülük etmelerini ve rekabet güçlerini arttırmalarını sağlamanın zamanı geldi. Karar alıcılar Fit for 55 paketine ilişkin kilit müzakereleri tamamlarken ve Yeşil Anlaşma Sanayi Planı tartışmalarına bakarken, neyin tehlikede olduğunu hatırlamalıdırlar. Enerji güvenliği ancak yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması hızlandırılarak, enerji talebi azaltılarak ve temiz çözümler geliştirilerek garanti altına alınabilir. AB, küresel zirve yarışı tarafından sınanmaktadır, ancak rekabetçi sürdürülebilirlik stratejisini güçlendirmek için işletmelerin gerekli desteğine sahiptir. Dolayısıyla bu bir araç meselesi değil, bir irade meselesidir.”

Sabine Nallinger, Stiftung KlimaWirtschaft – İklim ve Ekonomi için Alman CEO İttifakı Genel Müdürü

“Almanya’daki ve Avrupa genelindeki işletmelerin mesajı nettir: yenilenebilir enerji ve net sıfır teknolojileri rekabet gücümüzün, enerji güvenliğimizin ve iklim politikamızın temel taşıdır. Bu nedenle kararlılığımızı sürdürmeli ve yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasını hızlandırmalıyız. Yenilenebilir enerjiye rekabetçi fiyatlarla erişim ve sanayinin hızlı bir şekilde karbonsuzlaştırılması için finansman ve altyapı uzun zamandır önemli bir konum faktörü olmuştur. Burada gevşek davranırsak, sanayimizin rekabet gücünü riske atmış oluruz.

Avrupa Birliği, Yeşil Mutabakat Sanayi Planını başarıya ulaştırmak için kolektif, kararlı ve pragmatik bir şekilde hareket etmelidir. Ancak o zaman Avrupa’nın sürdürülebilir rekabetçiliğini güçlendirebiliriz. Yalın izin prosedürleri, iklim dostu teknolojilere ve endüstriyel süreçlere öncelik verilmesi ve yeşil ürünler için talep tarafının güçlendirilmesi kilit öneme sahip olacaktır.”

Justin Wilkes, İcra Direktörü, Standartlar Üzerine Çevre Koalisyonu (ECOS):

“Net Sıfır Sanayi Yasası, temiz teknoloji yarışını kazanmak ve Avrupa’yı karbonsuzlaştırmak için güçlü bir araç olarak yeşil standartlar için hedef belirlemede kilit rol oynayabilir. Dünyanın en büyük pazarı olarak AB, çevre konusunda zirveye ulaşma yarışında ön saflarda yer almalıdır – küresel temiz teknoloji standartlarının belirleyicisi olma zamanı gelmiştir. Enerji verimli ısı pompaları, temiz bataryalar, yenilenebilir enerji şebekeleri… Aklınıza ne gelirse, AB bunu yapabilir ve yapmalıdır da!”

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Biyolojik Çeşitlilik Kaybını Durdurmak İçin Tarihi Anlaşma

-

cop15 biyoçeşitlilik

Montreal’de gerçekleşen BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 15. Taraflar Toplantısı (COP15), biyolojik çeşitlilik kaybını durdurmak ve tersine çevirmek için tarihi bir anlaşmaya imza attı.

K2 HABER | Anlaşma, 2030 yılına kadar doğanın kritik eşikten dönmesini ve 1,5 derece hedefinin hayatta kalmasını sağlayacak bir rota çiziyor:

  • 2030 yılına kadar kara ve denizlerin %30’unun korunacak,
  • 2030 yılına kadar her yıl 30 milyar ABD Doları finansman sağlanacak.

Anlaşmada şu konular ön plana çıkarıyor:

Doğa Pozitif ve Net Sıfır ekonomiler: COP15, doğanın düşüşünü nasıl durduracağımız ve tersine çevireceğimiz konusunda net bir hedef, finansman ve yol haritasına işaret ediyor. Net sıfır ve doğa pozitif ekonomilere ulaşma arzusu artık uluslararası hukukta kabul gördü; eylemsizlik için hiçbir mazeret yok. Bunun sonucunda hükümetlerin planlama ve yasama yapması bekleniyor.

İklim / Gıda / Ekonomik güvenlik: Doğa kaybı iklim sorununun üçte birini oluşturuyor ancak doğa çözümün üçte birine de katkıda bulunabilir. Doğayı korumak ve restore etmek için harekete geçmeden Paris anlaşmasına ulaşamayız; bu anlaşma iklim, ekonomi ve gıda güvenliğimiz için hayati önem taşıyor.

Hükümetler ve şirketler hesap verebilir olmalı: Doğa için yeni küresel anlaşma, büyük ölçüde göz ardı edilen önceki Aichi hedeflerinden tamamen farklı. COP15, güçlü hükümet planlarını ve iş dünyasının hesap verebilirliğini merkeze koyuyor; ekonomilerin her sektörü işin içinde ve hiç kimse muaf değil.

Masada büyük finansman var: Gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yılda 30 milyar ABD doları tutarında uluslararası kamu finansmanı, gelişmekte olan ülkeleri destekleyecek ve doğayı korumak ve restore etmek için harekete geçilmesini sağlayacak.

Daha Fazla Yenilenebilir Enerji, Tüketicileri Yüksek Yakıt Faturalarından Koruyabilir

Uzman Görüşleri

Unilever İcra Kurulu Başkanı Alan Jope, “COP15 sona ererken, özel sektöre verilen mesaj açıktır: 2030 yılına kadar doğa kaybını durdurmak ve tersine çevirmek için dünyanın her yerinden ve tüm sektörlerden işletmelerin şimdi büyük ölçekli adımlar atması gerekecektir. Küresel Biyolojik Çeşitlilik Çerçeve Anlaşması, tüm büyük işletmelerin ve finans kuruluşlarının doğa üzerindeki risk ve etkilerini değerlendirmeleri ve açıklamaları için gerekli siyasi kesinliği sağlayacaktır. Bunun sonucunda daha güçlü bir hesap verebilirlik ve yatırımcılar, hükümetler, tüketiciler ve işletmelerin kendileri tarafından daha iyi bilgilendirilmiş kararlar alınacaktır” dedi.

Schroders Sürdürülebilir Yatırım Küresel Başkanı Andy Howard, “CBD COP15’in sonuçları finansal düzenleyicilerin oturup dinlemesini sağlamalıdır. Doğa riski, yatırım riski ve getirileri için ayrılmaz bir faktördür ve finansal akışları doğaya olumlu hedefler doğrultusunda hizalamak için açık bir fırsat vardır. Yapılacak daha çok iş var, ancak doğa için COP15 küresel anlaşması finans camiasının görmezden gelemeyeceği bir sinyaldir” dedi.

Fletcher Hukuk ve Diplomasi Okulu Dekanı, Dünya Bankası eski Başkan Yardımcısı ve İklim Değişikliği Özel Elçisi Rachel Kyte, “Ekonomimiz doğanın içinde işlemek zorundadır. Doğa, toplumların bilançosunda yer alan bir kalem değildir. Uluslararası Finans Kuruluşları (UFK’lar) onlarca yıldır doğal sermayeyi ve doğanın kalkınma üzerindeki kısıtlamalarını analiz etmektedir. UFK’ların artık biyoçeşitlilik kaybı, iklim, kirlilik ve atık krizleriyle mücadelenin temel bir bileşeni olarak refah ve zenginliği yönetme şeklimizin dönüşümüne öncülük etmesi gerekiyor” dedi.

Kraliyet Kuşları Koruma Derneği (RSPB) Kıdemli Uluslararası Politika Danışmanı Georgina Chandler, “Dünya Kupası’nın aksine, COP15’in tek bir kazananı yok. Montreal’de varılan anlaşma sayesinde hem insanlar hem de doğa daha iyi durumda olacak. Artık her şey bittiğine göre, hükümetlerin, şirketlerin ve toplumların bu taahhütlerin hayata geçirilmesine nasıl yardımcı olacaklarını bulmaları gerekiyor. Nihai hedefe ulaşmanın tek yolu budur: hepimiz için sağlıklı bir gezegen” dedi.

Küresel Biyolojik Çeşitlilik Çerçeve Anlaşmasını burada bulabilirsiniz.

Okumak için tıklayın

İklim Krizi

Daha Fazla Yenilenebilir Enerji, Tüketicileri Yüksek Yakıt Faturalarından Koruyabilir

-

elektrik üretimi Cambridge Econometrics yenilenebilir enerji

Ekonomik modelleme uzmanı Cambridge Econometrics tarafından hazırlanan ve değişken enerji kaynaklarının hane halkları ve işletmeler üzerindeki etkilerini ortaya koyan yeni bir rapora göre, fosil yakıtlar Türkiye’nin Mayıs ayından bu yana yaşadığı, şu anda %80’in üzerindeki enflasyonun yaklaşık beşte birinden sorumlu.

K2 HABER | Rapor, enerji fiyatlarının genel tüketici fiyatlarından iki kat daha değişken olduğunu ortaya koydu. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle tetiklenen küresel enerji krizi ve değer kaybeden Türk lirasının enerji ithalatını daha pahalı hale getirmesiyle birlikte, son 12 ayda elektrik fiyatları %102, gaz %145 ve ulaşım yakıtları %182 oranında arttı.

Bu kriz, yoksul hanelerin geçen yıla kıyasla enerji için yaklaşık %95 daha fazla harcama yapmasına neden oldu; bu da kabaca yılda 820 TL daha fazla harcamaya denk geliyor. Ortalama bir hane, yüksek perakende enerji fiyatları nedeniyle 2021’e kıyasla 2022’de yaklaşık 1550 TL daha kötü durumda.

Türkiye, hane halkını bu yükselen enerji fiyatlarından korumak için hazineye 300 milyar TL maliyeti olan, GSYH’nin %2’si tutarında tedbirler aldı. Bu tedbirler 2023 yılında arttırılacak.

Raporun yazarı Carl Heinemann, Türkiye’nin fosil yakıt ithalatına bağımlılıktan rüzgar ve güneş enerjisine geçişini hızlandırmanın, hane halklarını, sanayiyi ve Türk ekonomisini değişken enerji fiyatlarından korumak için doğru politika tercihi olduğunu söyledi.

REN21 Raporu Yayımlandı: Yenilenebilir Enerjide %17 Artışla Bir Rekor Kırıldı

Enerji Krizi ve Türkiye

Heinemann, “Enerji krizi, Türkiye’nin küresel fosil yakıt ithalatına bağımlılığının ülke ekonomisi üzerindeki etkilerini gözler önüne serdi” dedi.

“Yenilenebilir enerjinin halihazırda güçlü olan payının artırılması ve Türkiye’de elektrikli ulaşımın ve verimli ısınmanın yaygınlaştırılmasının hızlandırılması, enflasyonu düşürücü bir etkiye sahip olabilir ve ekonomi, hane halkları ve işletmeler üzerinde daha az yük oluşturarak ülke için enerji arz güvenliği yaratabilir.”

Heinemann, “Yeni kurulan rüzgâr ve güneş enerjisi kapasitesi, MWh başına gaz enerjisinin yarısı kadar pahalı olduğundan, rüzgâr ve güneş enerjisine yönelik desteğin devam etmesi ve genişletilmesi, uzun vadede elektrik fiyatlarını düşürme potansiyelinin yanı sıra, hane halkının fosil yakıtlar için değişken küresel piyasa fiyatlarına maruz kalmasını azaltacak ve küresel fiyatların yüksek olduğu zamanlarda pahalı hükümet müdahalelerine olan ihtiyacı sınırlayacaktır” dedi.

Okumak için tıklayın

İklim Krizi

Türkiye’nin Yeni İklim Hedefi Emisyonları Azaltmak Yerine Artırıyor

-

Türkiye’nin, iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonunu azaltmak amacıyla belirlediği 2030 iklim hedefi, Mısır’da devam eden 27. Taraflar Konferansı’nda açıklandı. Türkiye, 2030 yılı için açıkladığı yüzde 41 emisyon azaltım hedefi ile emisyonlarını bugüne göre yüzde 30’dan fazla artırmayı öngörüyor.

K2 HABER|Türkiye adına Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın sunduğu “yüzde 41 artıştan azaltım” hedefini değerlendiren sivil toplum ve düşünce kuruluşları ile gençlik hareketleri, açıklanan hedefin “artıştan azaltım” olması nedeniyle, sera gazı emisyonlarını azaltmak yerine artıracağına dikkat çekti. Yapılan açıklamaya göre bu hedef, Türkiye’nin enerji dönüşümünü geciktirecek ve 2021 yılında Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmanın maliyetini artıracak.

Bakanlığın 2038’i emisyon tepe noktası (pik yıl) kabul ederek bu tarihe kadar emisyonlarını artırmayı öngördüğünü vurgulayan kuruluşlar, azaltımın bugünden başlaması gerektiğini dolayısıyla tepe noktasının bugün olması gerektiğini belirtti.

2030’a Kadar Yüzde 30’dan Fazla Artış

Sivil toplumun yaptığı açıklamada, Türkiye’nin en güncel emisyon verisinin 2020 yılına ait 523,9 MtCO2e (milyon ton karbondioksit eşdeğeri) olduğu hatırlatıldı. Bakanlığın 2030 için açıkladığı 500 MtCO2e indirme hedefi ile anlaşılanın, 2015’te verilen baz senaryodaki gibi Türkiye’nin emisyonlarının 1.175 MtCO2e’ye çıkacağının öngörüldüğü ve idarenin alacağı önlemlerle 700 MtCO2e civarına indirileceği olduğu belirtildi. Bakanlık açıklamasının bir azaltım hedefi olmadığına dikkat çeken kuruluşlar, aksine bu hedefin 2030’a kadar yüzde 30’dan fazla artışa neden olacağını ifade ediyor.

İklim alanında faaliyet gösteren sivil toplum ve düşünce kuruluşları, Mısır’daki müzakereler öncesinde Türkiye’nin güçlü bir 2030 iklim hedefi vermesi yönünde ortak bir çağrıda bulunmuş ve köklü değişikliklere gidilmeden, yüzde 35 mutlak azaltım ile emisyonların mevcut seviyesinden 340 MtCO2e seviyesine inebileceğini ortaya koymuştu.

Gerçekçi Bir Azaltım Hedeflenmeli

WWF-Türkiye İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Sabuncu, konuya ilişkin “Bakanlığın 2030’da ulaşmayı hedeflediği emisyon seviyesi 700 MtCO2e civarında. Bu, iklim STK’ları olarak sunduğumuz öngörünün (340 MtCO2e) iki katı” diye konuştu. Türkiye’nin 2015 yılında sunduğu hedefin de aynı yaklaşımla yüzde 21 oranında artıştan azaltım hedefi vererek emisyonları iki kat arttırmayı öngördüğünü hatırlatan Sabuncu “2053 net sıfır vizyonuna planlı ve daha az maliyetli şekilde ulaşmak ancak bugünden gerçekçi bir azaltım hedeflenerek mümkün” dedi.

‘Kaçırılmış Tarihi Bir Fırsat’

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç, açıklanan hedefin günümüzün gerçekleri ve 2053 net-sıfır hedefi iddiasıyla uyuşmadığını vurgulayarak “Türkiye’nin son 30 yıldaki yıllık ortalama emisyon artışının yüzde üç olduğu düşünüldüğünde, azaltım senaryosunda öngörülen hedef basit bir şekilde tarihsel emisyon patikasından ayrılmayacağımız anlamına geliyor” dedi. Özenç, açıklanan ulusal katkı beyanının, Türkiye’nin geçtiğimiz yıl açıkladığı 2053 net sıfır hedefi ile küresel iklim diplomasisi içerisinde edindiği yeri koruyabilmesi açısından kaçırılmış tarihi bir fırsat olarak değerlendirdi.

‘Daha Önce Alınan Karar İle Uyumsuz’

Gerçek ve iddialı bir iklim hedefinin, mutlak emisyon azaltımı olması gerektiğini belirten İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği’nden Gülşah Deniz Atalar, “Emisyonları mutlak olarak, yani ‘bugünden itibaren’ azaltmayı hedeflememiz gerekiyor. Bunun için azaltım hedefi, en son ve en güncel veriden yola çıkarak hesaplanmalı. Bakanlığın hesaplamasına göre, 2030’a kadar hiçbir önlem almadan Türkiye’nin neden olacağı sera gazı emisyonları hesaplanıp, bu artan emisyon düzeyi üzerinden bir azaltım hedefi belirleniyor. Bu hedef geçtiğimiz Taraflar Toplantısı’nda alınan “daha güçlü 2030 hedefleri belirleme” kararı ile uyumsuz.” dedi.

‘Riskli İthal Seçeneklere Bağımlı Kılıyor’

Greenpeace Akdeniz Program Direktörü Sevil Turan, “Belirlenmiş bu emisyon azaltım projeksiyonu, 2053 için dile getirilen net sıfır hedefini tehlikeye atıyor ve ticari ve teknolojik yeterlilikleri sorgulanır olan karbon yakalama teknolojilerine ya da nükleer gibi ciddi güvenlik, çevre ve sağlık riskleri taşıyan ithal seçeneklere bağımlı kılıyor. Oysa, 2030 itibariyle kömürden çıkış ve iklim krizine karşı toplumsal direnci aktif olarak artıracak adil dönüşüm politikalarını üretme tercihi, somut bir çözüm olarak burada ve erişimimizde” dedi

Kamu Kaynakları Boşa Harcanacak

Kömürün Ötesinde Avrupa Kampanyacısı Duygu Kutluay’ın değerlendirmesi ise şöyle:

Enerji üretimi için kullandığı fosil yakıtların (petrol, gaz ve kömür) yüzde 78’ini ithal eden Türkiye’nin fosil yakıt ısrarı, bize enerjide dışa bağımlılık, yüksek faturalar, giderek kötüleşen hava, su ve toprak kirliliği ile artan sağlık sorunları olarak geri dönüyor. Türkiye’nin bu iç içe geçmiş krizlerden çıkabilmesi için bir an önce iklim için adım atması gerekiyor. ‘Artıştan azaltım’, bu sorunları çözmek yerine, daha değerli kamu kaynaklarının uzun süre bu şekilde boşa harcanmaya devam edeceğini gösteriyor.

İklim Konusunda Çalışan STK’lardan COP27 İçin Güçlü Hedef Çağrısı

Okumak için tıklayın

Öne Çıkan Haberler

K2 HABER, CCNow Covering Climate Now ve #İklimAdaleti Koalisyonu Bileşenidir. K2 HABER, İhlas Haber Ajansı (İHA) abonesidir.