Connect with us

Hayvan Hakları

Hayvan Hakları Savunucularından Çağrı: Hayvan Katliamı Durdurulsun, Yasaya Uyulsun!

hayvan hakları savunucuları

Hayvan hakları savunucuları, son dönemde sokak köpekleri konusunda yaşanan olaylar ve yasal durum üzerine basın toplantısı gerçekleştirdi. İstanbul Barosu Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıya, gazeteci-yazar ve hayvan özgürlüğü aktivisti Zülâl Kalkandelen, Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı (HAD) avukat Hülya Yalçın, HAD Başkan Yardımcısı avukat Barış Karlı, Sokaktaki Patili Canları Yaşatma Derneği İstanbul Temsilcisi Ayşem Özleyiş Oğuz ve hayvan hakları aktivisti Banu Öztürk katıldı.

K2 HABER | Türkiye Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyonları adına yapılan açıklamayı Zülâl Kalkandelen’in okumasının ardından konuşan katılımcılar, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’nın uygulanması ve hem insan hem de hayvanların yaşam yaşam hakkının korunması için belediyelerin üzerine düşem görevleri yapması için çağrıda bulundular.

Avukat Hülya Yalçın, kısırlaştırmanın düzenli bir şekilde yapılmasının sorunun çözümü için zorunlu olduğunu dile getirirken, avukat Barış Karlı ise kanunlar olsa bile uygulanmadığı için caydırıcı etkisi bulunmadığını, cezasızlık olduğunu söyledi.

Ayşem Özleyiş Oğuz’un merdiven altı üretimin durdurulması ve pet-shop kandırmacasının sona erdirilmesini için uyarıda bulunmasına ek olarak; Banu Öztürk nüfusu 25 bin ve altında olan yerler dahil olmak üzere kısırlaştırmanın aksatılmamasının önemine vurgu yaptı.

Zülal Kalkandelen: Bilimin, Aklın ve Vicdanın Sesini Dinleyip Vegan Olun

Devlet Yetkililerine ve Topluma Çağrımızdır

Türkiye Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyonları’nın konuyla ilgili olarak yayınladığı bildiri metni şu şekilde:

“Son‭ ‬ aylarda‭ ‬ sokak‭ ‬ ‭ ‬köpeklerine‭ ‬ yönelik‭ ‬ olarak‭ ‬ ‭ ‬birtakım‭ ‬ çevreler‭ ‬ tarafından başlatılan‭ ‬ operasyon,‭ ‬ ‭ ‬katliam‭ ‬ çağrıları‭ ‬ ile‭ ‬ devam‭ ‬ ‭ ‬etmekte,‭ ‬ şiddet‭ ‬ giderek artmaktadır. Hepimizi‭ ‬ ‭ ‬üzen‭ ‬ ‭ ‬olaylar‭ ‬ kullanılarak‭ ‬ ‭ ‬köpürtülen‭ ‬ nefret‭ ‬ söylemleri‭ ‬ ‭ ‬sonucunda, yurdumuzun‭ ‬ ‭ ‬birçok‭ ‬ yerinde‭ ‬ sokak‭ ‬ ‭ ‬köpekleri‭ ‬ zehirlenmekte‭ ‬ ‭ ‬ya‭ ‬ ‭ ‬da öldürülmektedir. Yasadışı‭ ‬ ‭ ‬oluşumlar‭ ‬ ‭ ‬ve‭ ‬ ‭ ‬onlara‭ ‬ ‭ ‬bağlı‭ ‬ ‭ ‬troll‭ ‬ ‭ ‬çeteleri‭ ‬ ‭ ‬tarafından‭ ‬ sosyal‭ ‬ medya üzerinde yayılan yanlış bilgilerle ve medyadaki tara$ı haberlerle toplumdaki hayvan ‭ ‬düşmanlığı,‭ ‬ sokak hayvanlarının‭ ‬ yaşamını ‭ ‬tehlikeye‭ ‬ sokan boyutlara varmıştır.

Hayvanların‭ ‬ ‭ ‬ortadan‭ ‬ ‭ ‬kaldırılması için‭ ‬ ‭ ‬silahlanma‭ ‬ ‭ ‬çağrıları‭ ‬ yapanlar,‭ ‬ bu‭ ‬ konu üzerinden toplumda kaos ‭ ‬yaratmayı amaçlamaktadır. Bu yüzden sokak hayvanlarını‭ ‬ gönüllü‭ ‬ olarak‭ ‬ ‭ ‬besleyen‭ ‬ gönüllülerin‭ ‬ ‭ ‬yaşamları‭ ‬ da‭ ‬ risk‭ ‬ altına girmiştir.‭ Nitekim ‭ ‬İzmir ‭ ‬Bayraklı’da‭ ‬ aynı‭ ‬ aileden‭ ‬ üç ‭ ‬kişi,‭ ‬ gündüz‭ ‬ saatlerinde besleme‭ ‬ yaptıkları‭ ‬ için‭ ‬ ‭ ‬sokak‭ ‬ ortasında‭ ‬ silahla‭ ‬ öldürülmüş,‭ ‬ birçok‭ ‬ yerde gönüllüler darp edilmiştir.

Biz,‭ ‬ hayvan‭ ‬ hakları savunucuları olarak,‭ ‬hem‭ ‬insanların‭ ‬ hem‭ ‬ de‭ ‬ sokak köpeklerinin yaşam hakkının korunması amacıyla gerekli tedbirlerin yasalara uygun olarak acilen alınması için çağrıda bulunuyoruz. Öncelikle 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası’nın 6. maddesinde belirtildiği şekilde,‭ ‬ yasanın‭ ‬ çıkış‭ ‬ sebebi‭ ‬ ve‭ ‬ temel‭ ‬ amacına‭ ‬ uygun‭ ‬ olarak,‭ ‬belediyelerin sokak hayvanlarını “aşılayıp kısırlaştırdıktan sonra buldukları yere bırakmaları” esastır ve bu madde yürürlüktedir.

Sokak‭ ‬ hayvanlarının‭ ‬ yok‭ edilmesi‭ ‬ için‭ ‬ paylaşım ‭ ‬yapmak, ‭ ‬talepte ‭ ‬bulunmak, yasanın söz konusu maddesine aykırıdır, suça tahrik niteliği taşımaktadır. İnsanlar‭ ‬ tarafından‭ ‬ ‭ ‬evcilleştirilerek‭ ‬ sokakta‭ ‬ ‭ ‬yaşamak‭ ‬ zorunda‭ ‬ bırakılan hayvanların‭ ‬ mağdur‭ ‬ olduğu,‭ her‭ ‬ insan‭ ‬ gibi‭ ‬ onların‭ ‬ da‭ ‬hayatta‭ ‬ kalmak‭ ‬ve kendilerini korumak duygusuyla hareket ettiği bilinmelidir.

Bakıma muhtaç ya da s‭aldırganlık gösteren hayvanlar olduğunda rehabilitasyonu‬ için gerekli yardımın yapılmasını sağlamak da ilgili kamu kurumlarının görevleri arasındadır.

Belediyelerden yasada belirtilen sorumluluklarını yerine getirmelerini istemek dururken,‭ ‬ hayvanların ‭ ‬katledilmesi‭ ‬ için‭ ‬ talepte‭ bulunmak,‭ ‬ sorunu ‭ ‬çözmediği gibi,‭ ‬ çok‭ ‬ daha‭ ‬ büyük‭ ‬sorunlar‭ ‬ doğmasına‭ ‬yol‭ ‬açmakta‭ ‬ve‭ ‬hukukun çiğnenmesine neden olmaktadır.

Hayvanların‭ ‬ da‭ ‬ içinde‭ ‬ ‭ ‬yaşadığımız‭ ‬ toplumun‭ ‬ ‭ ‬bir‭ ‬ unsuru‭ ‬ olduğunu,‭ ‬herkesin hukuk devletinin sınırları içinde yasalara uymaya zorunlu olduğunu bir kez daha devlet yetkililerine ve tüm vatandaşlarımıza hatırlatırız.”

Hayvan Hakları

Bu Ülke Nereye Gidiyor?

-

ayşem özleyiş

2021 yılında dillendirilen söylemle başlayan, daha sonra bu söylem üzerinden kalıbına uydururcasına bir takım yasal değişimlerle beslenen, sonrasında ise genelgeyle kanunların önüne geçildiği bir süreç içindeyiz.

AYŞEM İŞLEYİŞ OĞUZ | Bu süreç içinde yüzlerce sokak hayvanı öldürüldü, işkence edildi, yasaya aykırı toplatıldı, ıssıza atıldı ve sonuç olarak bir şekilde ortadan kaldırıldı. Bu yetmemiş olacak ki siyasi güçle desteklenen, her gün sosyal medyada, mahallemizde bu destekle şiddetlenen kanunsuzluk, İzmir’de bir aileden üç kişinin öldürülmesiyle en üst seviyeye ulaştı.

Toplumsal şiddet o kadar çok körüklendi ki, eline silahı alan sokaklarda ‘adalet’ dağıtmaya, hayvan öldürmeye başladı. Nefret dolu sosyal medya hesapları pervasızca konuşmaya devam etti, halen bu çevreler aleni bir şekilde hız kesmeden nefret söylemlerini yaymaya devam ediyor.

Sokak hayvanları üzerinden başlatılan bu Ortaçağ zihniyeti ile varılmak istenen tek bir amaç olabilir; o da bu ülkenin toplum yapısını bozarak kaos yaratmak, sağlıklı düşüncelerden uzaklaşmak, korku içinde sağlam kararlar verilmemesini sağlamaktır.

Eğer bu yaşananlar söylediğimiz gibi olmasaydı; tarafsızlığını kaybetmiş bir hukukla karşı karşıya kalmaz, hak, hukuk, adalet için veryansın etmezdik… Devlet gereken gücü gösterir, hak edene hakkını adil bir hukukla vererek adaleti teşkil ederdi.

Hangi Ülkede kişilerin Söylemi Kanunların Önünde Değerlendirilir?

Tüm bu yaşatılanların üzerine bir de geçtiğimiz hafta eklenen yeni söylem, bu ülkenin nereye gittiği sorusunu bir kez daha gündeme taşımıştır. Çalışmayan devlet kurumlarının ayıpları ortadayken, her şey kuralına ve kanuna uymuş da sonuç alınamamışçasına tüm fatura yine sokak hayvanlarının canı üzerine yüklenmiştir.

Soruyoruz hangi ülkede kişilerin söylemleri, demeçleri kanunların, yasaların, kuralların önünde değerlendirilir? Cevabı açıktır…

Bugün artık gelinen nokta durup ciddi düşünme ve değerlendirme noktasıdır. Hak ettiğimiz adaleti alamazsak, hak ve hukukumuzu koruyamazsak bu ülkedeki hiçbir canlıyı koruyamayız.

Tüm Canlılarımızla Geleceği Birlikte Var Edeceğiz?

Yasalar kişiye uymaz kişi yasalara uyar. Yasal düzenlemeler bir zümrenin veya topluluğun çıkarına değil toplumun tüm iştiraklerini içine alması gereken düzenlemeler olmalıdır. Yanlış, ters giden ve sonuç alınamayan bir düzenleme, kural, yasa varsa bu ortak akıl, güncel bilimsel adil değerlendirmelerle değiştirilir. Yaptım-söyledim oldu mantığı ile kurumlar yönetilmez.

Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik ve güçler ayrılığı ilkesiyle var olmuş, olmaya da devam edecek bir ülkedir.

Ülkemizin her bir canlısı için insanı, hayvanı, doğası için vicdanları kanatan, adaleti görmezden gelen, yaşam hakkını, yaşatılan kuralsızlıkları değerlendirmeden uygulanmaya çalışılan her düzenlemenin karşısındayız.

Bu ülke hepimizin ve bu ülkenin nereye gideceğine biz karar veririz, vereceğiz çünkü biz halkız. Bizi bölmeye, ayrıştırmaya çalışmak asla sonuç vermeyecektir.

Gelecek hepimizin, tüm canlarımızla geleceği birlikte var edeceğiz…

Zülal Kalkandelen: Sokak Köpeklerine Yasa Dışı Operasyon Hazırlığı Yapılıyor

Okumak için tıklayın

Hayvan Hakları

Zülal Kalkandelen: Sokak Köpeklerine Yasa Dışı Operasyon Hazırlığı Yapılıyor

-

Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu

Cumhuriyet Yazarı ve Vegan Aktivist Zülal Kalkandelen, sokak köpeklerine yönelik yasadışı operasyonun son aşamaya geldiğini belirterek, demokratik kitle örgütlerini göreve davet etti.

Televizyonlardan sosyal medyaya kadar sokak köpeklerine yönelik organize nefret söylemi artarak devam ediyor. Hayvanlara yönelik şiddet vakaları cezasız bırakılırken, AKP iktidarının da sokak köpeklerini yasa dışı toplatmaya hazırlandığı belirtiliyor.

Zülal Kalkandelen’in Cumhuriyet’teki yazısı şu şekilde:

“AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 Aralık 2021’deki açıklaması ile başlattığı operasyonu, yaklaşık bir yıl sonra son aşamaya vardırdı.

Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde köpek ısırması sonucunda kuduz olduğu belirtilen 11 yaşındaki çocuğun yaşamını yitirmesinin ardından şu açıklamayı yaptı:

“Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı’na gerekli talimatları verdim. Bu konuda öncelikli olarak belediyeleri, barınaklar inşa ederek sahipsiz, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı.” 

Can kaybı yaşanan her olay insanı derinden üzer. Öncelikle aynı üzüntüyü paylaşarak çocuğun ailesine ve yakınlarına sabır diliyorum… 

Bu konuda medyada yapılan yanlış haberleri yazmak ve gerçekleri ortaya çıkarmak ise bir gazeteci olarak görevim…

***

Adilcevaz’daki vahim olayda, köpeğin sahipli olduğu, Adilcevaz Kaymakamlığı’nın 17 Kasım’da CİMER üzerinden verdiği yanıtta ortaya çıktı. Ancak bu bilgi, medyada yer almadığı gibi, birçok olaydaki yöntem tekrarlanarak yanlış bilgi kasıtlı olarak yayıldı ve köpeğin sokak köpeği olduğu şeklinde başlıklar atıldı.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin de defalarca açıkladığı gibi, kuduz, gerekli tedbirler alındığında yani aşılama yapıldığında, yüzde yüz önlenebilir bir hastalık. Sahiplendiği köpeğin aşılarını tamamlatmayan kişiler sorumludur, aşılatılmayan köpek değil.

Ayrıca gelişmiş ülkelerde yıllardır rastlanmayan kuduz hastalığının “Yüzyılın Türkiyesi’nde” görülmesi, AKP iktidarının suçudur. Bu konuda riskli ülkeler içerisinde yer aldığımızdan, Tarım ve Orman Bakanlığı aracılığıyla AB destekli 13 milyon 750 bin Avro fon tahsis edilen bir proje uygulanıyorsa, bu sorun neden sürüyor?

***

Cumhurbaşkanının 23 Aralık 2021’de “Sokakta hayvan olmaz” demesi gibi, 17 Kasım 2022’deki beyanatı da yürürlükteki Hayvanları Koruma Yasası’na aykırıdır!

5199 sayılı yasanın 6. maddesinde belediyelerin sorumlulukları tanımlanırken sokak hayvanlarının aşılatılması, kısırlaştırılması ve bulundukları yere bırakılmaları esastır. Oysa Erdoğan’ın talimatından sonra belediyeler, sokak köpeklerini yok etme operasyonu başlattı. 

1389 belediyeden yaklaşık 1200’ünde barınak yok. Çünkü yasaya göre, barınaklar, bakıma muhtaç, engelli ya da rehabilitasyona ihtiyaç duyan hayvanlar için. Bu durumda onca hayvan nereye konulacak? Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İlnur Çevik ile görüşüp “yaşam alanı” talep eden sözde “hayvan hakları” derneklerinin temsilcileri de yasanın ihlal edilmesine aracı olmuştur. 

18 yıldır yasada belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmeyen belediyeler yüzünden hayvan popülasyonunun artmasının suçlusu hayvanlar değildir! Belediyelere cezai yaptırım getirmeyen iktidar partisi, suçlu olarak köpekleri hedef göstermeye devam ediyor. 

Aylardır Havrita, Başıboş Köpek Platformu, Güvenli Sokaklar Derneği gibi oluşumlar, köpekler için “mekruh” diyen tarikatlar, yandaş medya ve sosyal medyadaki troll ordusu ile korkunç bir kampanya yürütülüyor. 

Öyle ki bu oluşumlar, Twitter’da açılan sohbet odalarında, kendileri ön planda olsalar da iktidar desteği ile sokak köpeklerine karşı kampanyayı yürüttüklerini itiraf ettiler. 

Son olarak bir odada konuşan Dr. Ahmet Toprak adlı kişi, İletişim Başkanlığı’nın bu konuya el attığını, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin sokak köpekleri konusunda çalışma yürüttüğünü, ekim ayının ilk haftasında kuduz konusunun gündeme getirildiğini ve sokak köpeklerinin toplatılması için bu konuları işlemeye devam etmeleri yönünde söz aldıklarını söylüyor.

***

İnsanların ve iktidarın hatalarından kaynaklanan sorunları, köpeklere yükleyip, yasayı ihlal ederek yapılan toplamalar hukuk dışıdır. 

Daha geçen hafta Ümraniye Belediyesi’nin barınağına ait dehşet verici videolar ortaya çıktı. Sokak köpeklerini ölüm kamplarına tıkmak, sorunları çözmeyeceği gibi, toplu katliamlara giden süreci hızlandıracaktır. 

Çözüm bu değildir. Yasayı uygulamak, hem insanların hem de hayvanların hayatını korumak için gereken önlemleri almak, iktidarın görevidir. 

Bu yasadışı operasyona karşı, hayvan hakları savunucularının anayasal haklarını kullanarak Ankara ve İstanbul’da yapmayı düşündüğü eylemlere valilikler tarafından müdahale edileceği bildirildi. 

Türkiye Barolar Birliği’ni, ilgili demokratik kitle örgütlerini gerekeni yapmak konusunda göreve davet ediyorum.”

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Kafessiz Türkiye Gönüllülerinden Galata’da Tavuk Maskeli Sessiz Eylem

-

kafessiz türkiye

Yumurtası için yetiştirilen tavukların hapsedildiği zalim ve çağdışı kafes sisteminin ortadan kaldırılması için çalışan Kafessiz Türkiye kampanyası, hâlâ kafes yumurtasını terk edeceğini açıklamayan Anemon Hotels’in Galata şubesi önünde eylem yaptı.

K2 HABER | İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan Anemon Galata şubesi önünde toplanan Kafessiz Türkiye ekibi ve gönüllüleri tavuk maskesi takarak sessiz eylem gerçekleştirdi. Tavukların kafes eziyetinde çektiği acılara dikkat çekmek için kafes kullanılan eylemde tavuk maskesi takan katılımcıların kafese girmesi çevredekilerin ilgisini çekti.

Kampanya gönüllüleri Türkiye’nin pek çok bölgesinde otellere, perakendecilere, restoranlara ve gıda imalatçılarına yönelik kafes yumurtasının terk edilmesi için eylemler gerçekleştiriyor.

Kafessiz Türkiye: ‘Kafes Yumurtası Kullanmayı Terk Edene Kadar Eylemler Sürecek!’

Eylem sırasında dağıtılan bildiride bir tavuğun kafeste yaşamaya çalıştığı alanın bildirinin basıldığı A4 kağıdı boyutunda olduğu belirtildi. Tavukların ağzından yazılan bildiride şu ifadelere yer verildi:

“Yumurtası için daha küçücükken kafese hapsedilmiş bir tavuğum. Burası çok sıkışık. Kanatlarımı açacak yerim yok. Temiz hava soluyamıyorum. Gözlerim, ciğerlerim yanıyor. Toprak yerine demir tellere basıyorum. Yemeğimi teller arasından yiyorum. Tellere sürtünmekten vücudum yaralandı. Tüylerim dökülüyor. Arkadaşlarım da çok stresli. Bazen bana saldırıyorlar ve kaçacak yerim yok. Ben de bir gün güneşi görmek istiyorum. Toprakta yürümek istiyorum. Kanatlarımı germek istiyorum. Buradan çıkmamın bir yolu var…”

Kafessiz Türkiye, sessiz eylemin ardından yaptığı açıklamada Anemon Hotels kafes yumurtası kullanmayı terk edeceğinin sözünü verene kadar eylemlerini tüm Türkiye’de sürdüreceklerini belirtti.

Çığır Açan Vegan Belgeseli: The Game Changers 

kafessiz türkiye

Nusret Önünde Vegan Protesto: ‘Yaşam Hakkına Saygı Duy’

Kafessiz Türkiye Kampanyası Nedir?

Türkiye’de yetiştirilen hayvanlar arasında en gaddarca muamele görenler tavuklardır. Hayvanların doğal davranışları en çok bu hayvancılık kolunda kısıtlanır. Ülkemizdeki yüz milyona yakın tavuk kapatıldıkları kafeslerde her an acı çeker. Olağanüstü sayıda hayvanın böyle ağır bir eziyeti çekmesi felakettir.

Kafessiz Türkiye kampanyası, sorunun en etkili şekilde perakendeciler, restoranlar, gıda imalatçıları ve sağlayıcılarını hedef alarak çözüleceğine inanıyor. Birçok firma halihazırda hayvan hakları, hayvan refahı, doğallık, çevreye saygı, sürdürülebilirlik gibi temaları reklam faaliyetlerinde kullanmaktadır. Kampanya da bu dinamikleri kaldıraç olarak kullanarak bu firmaların kafes sistemini tamamen terk etmesini hedefliyor.

Kafes karşıtı kampanyalar pek çok ülkede başarılı olmuştur. Gelişmiş ülkelerdeki saygın firmaların tamamına yakını kafesleri terk etme taahhütleri imzalamışlardır. Aynı zamanda Endonezya, Bulgaristan, Romanya ve Brezilya gibi pek çok gelişmekte olan ülkede firmalar kafes karşıtı politikalar benimsemişlerdir. Çekya gibi bazı ülkelerde kafes sistemi tamamen yasaklanmıştır.

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Sanılanın Aksine Yunus Parkları Yasaklanmadı: Kanlı Ticaret Devam Ediyor!

-

yunus parkları

Hayvanları Koruma Kanunu’nda geçtiğimiz yıl yapılan değişiklikler, kamuoyunda yanlış biliniyor. Yunus parkları hiç yasaklanmadı ve kapatılmadı. Yunusların esareti ve kanlı ticaret devam ediyor.

K2 HABER | Geçtiğimiz hafta Marmaris Onmega Dolphin Park yunus gösteri merkezinde, esir tutulan bir yunus daha yaşamını yitirdi. Bu ölüm, aynı tesiste yakın zamanda yaşanan 4. yunus ölümüydü. Bu ölümler kısa sürede sosyal medyada gündem oldu. 

Yunuslara Özgürlük Platformu’nun bu tesis hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladıktan sonra, birçok kullanıcıdan benzer yorumlar geldi. Çünkü sanılanın aksine, insanlar yunus parklarının yasaklandığını ve mevcut parkların da kapatıldığını sanıyordu.

Hayvan sömürüsüne verdikleri desteği gizlemek için kamuoyunu yanıltmaya, kandırmaya çalışan siyasilere ve bürokratlara karşı, hayvanların sesini duyurmaya çabalayan Yunuslara Özgürlük Platformu, yunus parkları gerçeğini sosyal medya hesabından paylaştığı bilgisel ile anlatmaya çalıştı.

Öykü Yağcı: ‘Binlerce Yunus Yakalanıp, Dünyanın Dört Bir Yanına Satılıyor’

Yunus Parkları Hiç Kapatılmadı

İşte yunus parkları ile ilgili gerçekler:

1- 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda 2021 yılında yaptıkları değişiklikle, hayvan sömürüsü üzerinden sürdürdükleri kanlı ticarete 10 yıl daha süre verildi.

2- Yasaklanan tek şey yenilerinin kurulması. Güncellenen yasanın Ek Madde 2’sinde, “Hayvanların kullanıldığı kara ve su sirkleri ile yunus parklarının kurulması yasaktır.” denildi. Ancak Türkiye’de zaten 9 yunus parkı var. Avrupa’da en çok yunus parkı olan ülke Türkiye.

3- Ayrıca “Mevcut işletmeler, herhangi bir nedenle eksilen hayvan sayısını tamamlama, artırma, şube açma gibi yollarla kapasite artırımına gidemez, üretim yapamaz, Bakanlık izni olmadan işletme hakkını devredemez.” ibaresi eklendi. Ancak 12 yıldır Tarım Bakanlığı ne tutsak hayvan sayısını ve türlerini biliyor, ne de bağımsız denetim yapıyor. Yeni yunusların getirilip getirilmediği kontrol dahi edilmiyor.

4- Yasaklara uymayan hayvan hapishanelerine getirilen para cezası ise, tek bir (sözde) terapi seansından en az 4-5 bin euro alan, tek bir yunusu 150 ile 300 bin dolardan satışa çıkaran bir endüstri için caydırıcı bile değil: “Bu madde belirtilen yasaklara aykırı davrananlara hayvan başına 25.000 TL idari para cezası verilir.”

‘Yunusla Terapi İnsan ve Hayvan Sömüren Bir Yöntem’

yunus parkları

Okumak için tıklayın

Gündem

Bu Mamaları Kedinize Vermeyin: Purina Mamalarında Tehlikeli Kimyasal Bulundu

-

purina proplan kimyasal zehir

Fransa’da Nestle’ye ait Purina firması tarafından üretilen üç kedi mamasının belli serileri için kimyasal madde uyarısı yapıldı ve toplatılması talep edildi.

K2 HABER | Purina ürünlerinde kimyasal kalıntı bulunması ve kedilerde ciddi sağlık sorunlarına yol açması hayvan besleyen birçok insanı tedirgin etti. Uyarı yapılan serilerin Türkiye’de de satıldığı ortaya çıktı. Toplatılma talebinin gerekçesi olarak üç mamanın belli serilerinde, tedarikçilerden biri tarafından su arıtımında kullanılan kimyasal kalıntılarına rastlanmış olması gösterildi. Uyarılar, Türkiye’de de satışta olan “Pro Plan somonlu kısır kedi maması”, “Pro Plan orijinal kitten tavuklu (bir ila 12 aylık yavru) kedi maması” ve “Purina One Junior tavuklu (Bir ila 12 aylık yavru) kedi maması” için yapıldı.

Söz konusu mamalar ve seri numaraları Rappel Conso tarafından açıklandı. Buna göre 400 gr., 3kg ve 10kg.+2kg.’lık paketlerde satılan Purina Pro Plan Somonlu Kısır Kedi Mamasının Parti no: 1324091108, 1324091104, 1325091106 ve Son kullanma tarihi: 31.05.2023 ürünleri için Fransa’da – global düzeyde – toplatılma kararı alındı.

Bunun yanı sıra 400 gr., 3 kg. ve 10 kg.’lık paketlerde satılan Purina Pro Plan Orijinal Kitten Tavuklu Kedi Maması’nın Parti no: 1325091108, 1351091108, 1324091104, 1325091106 ve Son kullanma tarihi: 31.05.2023, 30.06.2023, 31.05.2023, 31.05.2023 ürünlerinde de toplatılma kararı olduğu açıklandı.

Son olarak yavru kediler için üretilen 1,5 kg. paketlerde satılan Purina One Junior Tavuklu Kedi Maması’nın Parti no: 1352091106, 1353091106 ve Son kullanma tarihi: 30.06.2023 ürünlerinde de toplatılma kararı uygulanmaya başladı.

Sınırlı Sayıda Geri Çekme Kararı Alındı

Nestle Türkiye tarafından yapılan açıklamada da söz konusu toplatılma kararı doğrulanarak Türkiye’deki ilgili ürünlerin de geri çekildiği belirtildi. Firma yetkilisi Fatma Yavuzaslan’ın yaptığı açıklamada “Fransa’da üretilen sınırlı sayıdaki ürün grubunu etkileyen bu durum üzerine hızlıca mevzuata uygun şekilde gerekli aksiyonları aldık. Tedbir amaçlı olarak, yetkili makamlarla yapılan görüşmeler çerçevesinde, Fransa’da Kediler için Purina One ve Pro Plan markalı iki ürünümüz için ülkede uygulanan yönetmelik gereği sınırlı sayıda geri çekme kararı almış bulunuyoruz.” ifade etti.

Hayvan Zulmü İle Gündeme Gelen ‘Aslan Diyarı’ İsimli Tesis Kapatılıyor

Okumak için tıklayın

Hayvan Hakları

Suçsuzlar Hapishanesi: Ankara’da Aslanlar İçin Eziyet Diyarı

-

zülal kalkandelen aslan diyarı

Vegan aktivist Zülal Kalkandelen, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşe yazısında Ankara’da ‘Aslan Diyarı’ adı altında faaliyet gösteren tesisteki hayvan zulmünü gündeme taşıdı.

K2 HABER | Hayvanlara yönelik şiddet ve istismar vakalarına sürekli artış gösterdiği günümüzde, Ankara’nın göbeğinde Aslan Diyarı adı altında faaliyet gösteren tesiste hayvanlara eziyet edildiği ortaya çıktı.

Cumhuriyet yazarı Zülal Kalkandelen‘in ziyaret ettiği ve ‘Suçsuzlar Hapishanesi’ başlığıyla köşe yazısına taşıdığı tesiste; yavru aslanlar annelerinden ayrı tutulurken, hayvanların kendi dışkıları içerisinde yaşamak zorunda bırakıldığı ifade edildi.

‘Hayvanlar Artık Mal Değil Can!’ Diyenler Halkı Kandırıyor

Kalkandelen’in yazısı şu şekilde:

“Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde, hayvanların köle gibi tutulduğu ufak bir yapı var. İçinde üçü yetişkin on üç aslan ile üç aslan yavrusunun yaşadığı bu tesisin adı Aslan Diyarı olsa da gerçekte birçok hayvanın sergilendiği bir hayvanat bahçesi…

Birkaç gün önce burayı ziyaret edip hayvanlara yaşatılan eziyete tanık oldum. Medyada “Ankara’nın ilk ve tek yırtıcı hayvan parkı” sloganıyla reklamı yapılan mekânda, aslan ve kaplanın yanı sıra birkaç maymun, yılan, tavşan, kuş türleri ve uçmasın diye tüyleri kesilmiş tavus kuşu, bir alageyik, bir horoz ve bir keçi de esir edilmiş.

İçeri girdiğiniz anda kesif bir koku karşılıyor sizi. Tellerin ve camların ardındaki hayvanları izleyerek yürürken bunun nedenini anlıyorsunuz. Hayvanlar kendi dışkılarının ve pisliklerin içinde debelenip duruyor. İç kısımda insan kullanımına ayrılan personel odası, mescit ve tuvaletler de kir içinde. 

Yavru aslanların annelerinin yanına gidebilmek için tellere çarpa çarpa aynı yerde sürekli gidip geldiğini ve çığlıklar attığını görünce, aklıma Çekmeköy’de kapalı tutulduğu için strese girerek sürekli sonsuzluk işareti çizen kurt geldi… 

Yavrularla anneler neden ayrı diye sordum: “Doğduklarından 45-50 gün sonra ayırıyoruz. Birlikte olsalar, ziyaretçilerle fotoğraf etkinliğini yapamayız” yanıtını aldım. Sırf bilet alan ziyaretçiler fotoğraf çektirebilsin diye annelerinden ayrılan aslan yavruları var bu dünyada…

Sayıları artan aslanları görünce, tesisin ticaret sicil kaydında yazan bir madde aklıma geldi.

12 Mart 2021 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde MCB Entertainment Mimarlık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi için yayımlanan kayıtta kuruluş amaçları arasında yok yok… Organizasyondan mimar ve mühendisliğe, canlı hayvan ticaretinden gıda üretimine çok geniş bir faaliyet alanı var.

Amaçları arasında şu da yazıyor: “Kedi, köpek, kuş, kaplumbağa, timsah, yılan, kertenkele, bukalemun, aslan, kaplan gibi tüm evcil olmayan hayvanları yetiştirmek, çoğaltmak.” 

Ne ilginçtir ki sekiz gün önce Resmi Gazete’de “Hayvanat Bahçelerinin ve Doğal Yaşam Parklarının Kuruluşu ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayımlandı…

Aslan Diyarı, 11 Ağustos 2007 tarihli eski yönetmeliğe göre, “en fazla altmış dokuz çeşit hayvan türü bulunduran hayvanat bahçesi” olarak B grubu hayvanat bahçesi ruhsatına sahip. Ancak yeni yönetmelikte tanımlanan hayvanat bahçesi gruplarına baktığımızda hiçbirine uymuyor. 

Herhalde bu mekân, “Bakanlıkça belirlenen yabani memeli hayvanlardan en az bir türü bulunduran, hayvanların etolojik özellikleri göz önünde bulundurularak geniş alanlarda serbest dolaşımlarına imkân sağlanan tesis” şeklinde tanımlanan doğal yaşam parkı olarak korunacak. 

Bu parklarda “Bulundurulabilecek yabani memeli hayvan türleri ve hayvanlar için gerekli asgari alanlar Bakanlıkça belirlenir” denildiği için de kendilerince sorun kalmıyor.

Hipodromlardaki İşkence: At Yarışlarında Yaşanan Sistematik Zulüm

İnsanlık Adına Duyduğum Utanç Artıyor

Elbette hayvanların, oradaki tellerin ve camların ardında, etolojilerine uygun olarak serbest dolaşımı olanaklı değil ama bu muğlak ifadelerle yutturulacak belli ki…

Üstelik öğrendiğime göre, yakında Ankara’da safari park açma girişimleri de varmış. Gölbaşı’nda, kent içinde gürültüye yol açtığı için davaya konu olan tesisin, bu amaçla başka bir yere taşınması da planlanıyor olabilir.

Geçen yıl Hayvanları Koruma Kanunu yeniden düzenlenirken “mevcut hayvanat bahçelerini kaldırmayacağız ama yenilerinin kurulmasına izin verilmeyecek” diyen iktidar temsilcilerinin…

“Hayvanlar artık mal değil can!” diye manşet atanların halkı nasıl kandırdığı bir kez daha ortaya çıkıyor. 

İçindeki tutsakların tümünün suçsuz olduğu bu hapishaneler açık kaldıkça insanlık adına duyduğum utanç da artıyor!”

Vegan Devrimi: İnsanlar Neden Vegan Oluyorlar?

Okumak için tıklayın

Ekoloji

Vegan Derneği Öğrencilerin Sağlıklı Beslenme Hakkını Yok Sayan YÖK’e Dava Açtı

-

vegan derneği dünya vegan günü veganizm

Vegan Derneği Türkiye, Türkiye çapındaki üniversitelerde okuyan vegan öğrencilerin sistematik hale gelen beslenmeye ilişkin sorunlarını mahkemeye taşıdı. Derneğin Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı’na yaptığı yazılı başvuruya olumsuz yanıt verilmesi, görüşmelerden olumlu sonuç alınmaması ve öğrencilere yönelik hak ihlallerinin devam etmesi sebebiyle Danıştay’da dava açıldı.    

K2 HABER | Vegan Derneği Türkiye (TVD), derneğe ulaştırılan mağduriyetler ve basın ile sosyal medyaya yansıyan hak ihlalleri ışığında vegan öğrencilerin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenme haklarının tanınması ve gerekli düzenlemelerin Türkiye çapındaki tüm üniversitelerde yapılması amacıyla 7 Nisan 2022 tarihinde Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı’na yaptığı başvurunun reddedilmesi sebebiyle YÖK’e dava açtı.

YÖK yetkilisiyle Kasım 2021’de yapılan görüşmede ve Nisan ayında kuruma teslim edilen başvuru dilekçesinde; Türkiye çapındaki üniversitelerde okuyan vegan öğrencilerin vegan yemek hakkına istisnasız erişebilmesi, bunun bir istisna veya imtiyaz olarak görülmemesi ve kurum düzeyinde karar vericilerin keyfi uygulamalarına tabi olmaması için yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini talep eden TVD, YÖK’ten gelen olumsuz yanıtın insan haklarına ve ulusal/uluslararası mevzuata aykırılık teşkil etmesi sebebiyle dava dilekçesini Danıştay’a iletti.

Dava, TVD’nin başvurusuna konu talebin reddine dair işlemin iptali ve talep içeriğine uygun olarak YÖK tarafından ülke genelini kapsayan düzenleyici işlemle tüm hak ihlallerinin giderilmesi istemiyle açıldı.

‘Veganlık Vicdan Hürriyeti Kapsamına Alınmalı’

Yeterli ve Dengeli Beslenmeye Erişim Hakkı Görmezden Geliniyor

Vegan derneği, dava dilekçesinde sağlıklı beslenmenin kamusal bir hak olduğuna ve bu hak konusunda devletin yerine getirme yükümlülüğüne vurgu yaptı. Bu kapsamda YÖK’ün, bağlı üniversitelerde her öğrencinin yeterli gıda, düzgün beslenme, besleyici ve asgari temel yiyeceklere erişim hakkını korumaktan ve gerekli önlemleri almaktan sorumlu olduğunun altını çizdi. Buna karşın YÖK’ün söz konusu haklara saygı gösterme, koruma ve yerine getirme yükümlülüğü altında olmasına rağmen, “bu hakların yerine getirilmesi talebini içeren dilekçeye net bir cevap vererek hakların teslimini sağlamak yerine çözüm önerisi sunma gereği dahi duymadığını” belirtti.

Dilekçede “Söz konusu cevapta yer alan ‘ilgili kurumlara başvuru’ önerisi bir çözüm olmayıp tüm ülke genelinde uygulanması gereken bir düzenleme eksikliğinin böyle bir çözümle giderilemeyeceği açıktır. Davalı idarenin işbu tutumu anayasal ve uluslararası sözleşmelerle devlete yüklenen yükümlülüklerin de görmezden gelinmesi anlamına gelmektedir. (…) Ülke genelini ilgilendiren bir sorunun tek tek her üniversitenin inisiyatifine bırakılması bir çözümden ziyade karmaşaya sebep olacak, öğrenciler arası sağlanması gereken fırsat eşitliği dengesini de yerle bir edecektir,” denildi.

İnsan Hakları, Anayasal Haklar ve Uluslararası Sözleşmelerin İhlali

Dilekçede ayrıca ulusal mevzuata ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere atıfta bulunularak “Ülke genelinde idarece düzenlenen bir genel düzenleyici işlemle sağlıklı beslenme hakkı ve vicdan hürriyeti kapsamında hayvansal ürün tüketmeyi reddeden bireylere vegan alternatif sunulmasının sağlanmıyor oluşu, vegan bireylerin hem yetersiz ve dengesiz beslenerek adeta aç kalmalarına sebep olmakta hem de Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan temel haklarını ihlal etmektedir. Kaldı ki bireylerin kendi varlıklarını korumak ve geliştirmek istemelerine bağlı olarak belli bir düşünce yapısıyla bir etik tutum benimsemiş olmaları da Anayasa ile korunan haklardan olup bu tutumların sürdürülebilirliginin imkansız kılınıyor olması da insan haklarının ve anayasal hakların ihlali anlamına gelmektedir,” denildi.

İnsanlar Neden Vegan Oluyorlar?

Üniversitelerde Vegan Yemek Hakkı Mücadelesi Sürüyor

TVD Kasım 2021’den bu yana İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Gazi Üniversitesi, Bakırçay Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) gibi farklı illerdeki pek çok üniversiteye ve üniversitelerin Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlıklarına (SKS) öğrencilerin vegan menü taleplerini içeren dilekçeler ile başvuru yapmış, üniversiteler arası farklı tutumlar görülmesi ve öğrenciler arası eşitsizliklere sebebiyet verilmesi nedeniyle eşzamanlı olarak YÖK ile irtibata geçerek başvuru ve görüşme yapmıştı.

Vegan öğrenci gruplarının uzun süreli mücadelesi, TVD’nin rektörlüklere yaptığı başvurular ve vegan oluşumlar ile aktivistlerin sosyal medyadaki çağrıları sayesinde geçtiğimiz aylarda YTÜ ve Ege Üniversitesi’nde vegan menü çıkarılmaya başlandığını hatırlatan TVD Kurucu Başkanı Ebru Arıman, “Ancak aylar geçmesine rağmen Gazi, Bakırçay ve İTÜ gibi başvuru yaptığımız diğer üniversitelerin rektörlüklerinden ve SKS birimlerinden yanıt alamadık. Bu keyfi uygulamaya ve hak ihlallerine bir an önce son verilmeli. YÖK, daha fazla mağduriyet yaşanmadan, ülke genelinde vegan menülerin zorunlu ve düzenli kılınmasını sağlayacak düzenlemeyi hayata geçirmelidir,” dedi.

Vegan ve vejetaryen mahkûmların haklarının Türkiye’de 2012’den bu yana yasal düzeyde korunduğunu belirten Arıman, üniversitelerin dışarıda bırakılmasının sosyal ve ekonomik hakların ihlali olduğunu söyledi: “Ceza infaz kurumlarında beslenme hakkı ve vicdan özgürlüğü, olması gerektiği gibi mevzuat kapsamında korunurken, üniversite yemekhanelerinde ve kantinlerinde bu toplu beslenme sisteminden faydalanmak isteyen öğrencilerin etik tutumları nedeniyle bu haktan mahrum bırakılması kabul edilemez. Özellikle de uygun fiyatlı yemeğe erişebilecek tek seçenek üniversite yemekhanesiyken, vegan öğrencilerin bu haktan ve seçenekten mahrum edilmesi hakkaniyete de aykırılık teşkil ediyor.”

Halihazırda İTÜ’deki vegan öğrenciler, İTÜ yemekhanelerinde her öğünde besleyici ve nitelikli vegan menü çıkarılması için kampüste topladıkları 2 bin 266 ıslak imzayı rektörlüğe teslim ettikten sonra change.org/ituveganmenu adresinde taleplerinin görülebilmesi ve yaygınlaşabilmesi için destekçilerden elektronik imza toplamaya devam ediyor. Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden Marmara Üniversitesi’ne kadar pek çok farklı üniversiteden öğrenciler, üniversite yönetimlerinin vegan menü taleplerini hayata geçirmesi için çabalıyor.

Okumak için tıklayın

Hayvan Hakları

‘Hayvan Soykırımı’ Yaşanan Elazığ Barınak Davası’nda Karar Açıklandı

-

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi

“Açlıktan birbirini yiyen hayvanların davası” olarak bilinen Elazığ Barınak Davası’nda karar açıklandı. Barınak yetkilileri görevi kötüye kullanma suçundan 6 ay cezaya çarptırıldı. Türkiye’de barınak görevlilerinin ilk kez ceza alması sebebiyle karar, emsal niteliği taşıyor. 

K2 HABER | Veteriner hekim ve hayvan hakları aktivisti Türkan Ceylan, kamuoyunda bilinen adıyla “Barınak Meleği” tarafından Elazığ hayvan bakım evindeki kötü koşullar nedeniyle başlattığı hukuk mücadelesinde bugün Elazığ’da görülen duruşmada karar açıklandı. Elazığ Hayvan bakım evinde görev yapan sanıklar, “görevi kötüye kullanma suçunun” alt sınırından 6 ay cezaya çarptırıldı.

Barınak Çalışanlarına İlk Ceza

Türkiye’nin değişim platformu Change.org’da, Elazığ’da yaşanan vahşeti engellemek adına başlattığı imza kampanyası ile 100 bine yakın kişinin desteğini alan Türkan Ceylan, dava sonrasında yaptığı açıklamada davanın kazanılması nedeniyle çok mutlu olduğunu ifade etti ve şunları söyledi:

“Mücadelemiz sonuç verdi. Kazandık! Çok mutluyum ve yanımda olan herkese teşekkür ederim. Sanıklar görevi kötüye kullanma suçundan ceza aldı. Bu, bugüne dek barınak çalışanlarına verilen ilk ceza ve bu anlamıyla emsal bir karar olması açısından çok önemli.”

Elazığ ‘Hayvan Soykırımı’ Davası Sanığı: ‘Küçük Bazı Hatalar Yapılmış Olabilir’

Kampanyamız Devam Edecek

Cezanın alt sınırdan verildiğine dikkat çeken Türkan Ceylan, bununla ilgili bir üst mahkemeye başvuracaklarını belirterek, “Oradan da olumlu sonuç alacağımıza inanıyorum, çünkü bu kişiler kamu çalışanı olduğu için alt sınırdan ceza verilemez. Cezalar artırılana dek kampanyamız devam edecek” dedi.

Ne Olmuştu?

  • “Barınak Meleği” olarak tanınan Türkan Ceylan, Elazığ Barınağı’nda yaşanan hayvan hakları ihlalleri için bir kampanya başlattı. 
  • İlk kez bir davada Barınak yetkilileri ve görevlileri yargılanmaya başladı. Barınakta birbirini yiyen hayvanlar savcılık eliyle tespit edildi ve kanıt olarak fotoğrafları dosyaya konuldu. 
  • İlk defa bir iddianamede “adeta hayvan soykırımı” yapılmıştır suç tanımlaması yapıldı. 
  • Resmi kaynaklara göre 4 ayda 1062 hayvan öldü ve hiçbirinin ölüm raporu yoktu. 
  • Son olarak, Elazığ Belediyesi barınaktaki kedilerin açlıktan birbirini yemesini “Kedilerin birbirini yemesi normaldir” şeklinde savundu. 

Okumak için tıklayın

Hayvan Hakları

Elazığ ‘Hayvan Soykırımı’ Davası Sanığı: ‘Küçük Bazı Hatalar Yapılmış Olabilir’

-

elazığ davası

Hayvan hakları örgütlerinin yakından takip ettiği Elazığ barınağında yaşanan hayvan soykırımına ilişkin davanın 3. duruşması bugün gerçekleşti. Savcı tüm sanıkların ayrı ayrı cezalandırılmasını talep etti.

Hayvan hakları gönüllülerin ortaya çıkardığı, savcının iddianamesinde ‘soykırım’ olarak nitelediği Elazığ Barınağı’nda yaşanan sistematik hayvan hakları ihlallerine ilişkin görülen davanın 3. duruşması bugün gerçekleşti. Elazığ Adliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, STK ve Baroların davaya katılma talepleri yine reddedildi. Barınakta yaşananları ortaya çıkaran gönüllü Türkan Ceylan’ın da hayvanları temsilen davaya katılma talebi de reddedildi.

Duruşmada dinlenen tanıklar suçun işlendiği dönemle ilgili bir tanıklıklarının olmadığı belirtti. Tanıklardan biri barınağın şu an “beş yıldızlı otel gibi” olduğunu söyledi. Yine tanıklardan biri hasta ve sağlıklı hayvanların ayrı ayrı tutulduğunu belirtti ancak keşif tutanaklarında hasta ve sağlıklı hayvanların bir arada tutulduğu kanıtlanmıştı.

2015-2017 arasında barınakta müdür olarak görev yapan tanık ise sanıkların görevlerini iyi bir şekilde yerine getirdiklerini, çoğu zaman trafik kazası geçirmiş ve ölmek üzere olan hayvanların barınağa geldiğini ve bu yüzden öldüklerini söyledi. Yine bilirkişi raporunda ve görüntülerde hayvanların trafik kazasından değil hastalıktan öldüğü ve birbirlerini yedikleri görülmüştü.

Savcının ‘hayvan soykırımı gerçekleşmiştir’ ifadelerine rağmen, sanık müdafii barınak ilk defa kurulduğu için “ufak tefek eksikliklerin olabileceğini”, “küçük bazı hataların yapılmış olabileceğini”, “bunlara aslında müsamaha gösterilmesi gerektiğini” söyledi.

Hayvan Hakları İzleme Komitesi HAKİM, dinlenen tüm tanıkların ezber beyanlarının dosyada bulunan görüntüler ve bilirkişi raporu ile çeliştiğini ifade etti. Savcı ise sanıkların ayrı ayrı cezalandırılmalarını talep etti. Duruşma 29 Mart’a ertelendi.

Ne Olmuştu?

Elazığ Geçici Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi ile ilgili olarak burayı ziyaret eden gönüllüler tarafından hayvanlara kötü muamelede bulunulduğu, çiftlikte yaşayan hayvanlara uygun ilaçların kedi ve köpeklere kullandırıldığı, yaralı kedilerin bir oda içinde ve toplu halde tutulduğu, kafes içindeki parazitlerin temizlenmediği, dışkıların hayvan kafeslerinde bırakıldığı, mama kaplarının olmadığı ve kafeslerin pis ve bakımsız olduğu yönünde Elazığ Belediyesi Geçici Bakımevi müdürü ve veteriner hekimler hakkında suç duyurusunda bulunulmuştu.

Savcı olay yeri inceleme gerçekleştirerek, iddia edilen hususları doğrular nitelikte tespitlerin olduğu bir tutanak düzenlendi ancak Elazığ valiliği soruşturmaya izin vermedi. Bunun üzerine gönüllüler davayı bölge idare mahkemesine taşıdı. Üst mahkeme, hayvanların sağlıklı şartlarda barınmasından sorumlu olanların görevlerini kötüye kullandıkları yönünde kuvvetli şüphe hali bulunduğundan soruşturma izninin verilmesi gerektiğine hükmederek Elazığ Valiliği’nin kararını kaldırdı, bakımevi müdürü ve veteriner hekimlerinin de dahil olduğu 4 sanık hakkında kamu davası açıldı. (HAKİM)

Okumak için tıklayın

Hayvan Hakları

Geç Gelen Adalet: ‘Davayı Kazandık Ama Hayvanları Kaybettik’

-

yaban keçisi adana

Vegan Derneği Türkiye ile Hayvan Hakları ve Etiği Derneği’nin beş ili kapsayan yaban keçisi “av ihalesine” karşı açtığı yürütmeyi durdurma ve iptal talepli davasında nihai karar altı ay sonra açıklandı. Mahkeme, Tarım ve Orman Bakanlığı izniyle açılan av ihalesinin iptaline altı ay sonra karar verdi. Dernekler ise “geç gelen adaleti” protesto ettiklerini duyurdu.

K2 HABER | Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Adana, Hatay, Niğde, Kayseri ve Mersin illerini kapsayan yaban keçisi av turizmi ihalesine karşı Vegan Derneği Türkiye (TVD) ile Hayvan Hakları ve Etiği Derneği tarafından, Hayvanlara Adalet Derneği’nin (HAD) desteğiyle 27 Eylül 2021 tarihinde açılan davada nihai karar açıklandı.

17 Şubat’ta Adana’da görülen duruşmanın ardından kararı taraflara dün itibarıyla duyuran Adana 2. İdare Mahkemesi, ihalenin “hukuka aykırı” olduğu gerekçesiyle, dava açıldıktan ancak altı ay sonra avın iptaline karar verdi.

Mersin Barosu’nun Danıştay’da elde ettiği emsal sonuca da atıfta bulunan gerekçeli nihai kararda şöyle denildi: “Yaban hayvanlarının sayılarına, avlanacakları sahalara ve avlanmanın sonuçlarına ilişkin somut ihaleler açısından davalı idare tarafından bilimsel, somut ve kapsamlı araştırma ve tespitler yapılmadan gerçekleştirilen dava konusu ihalede hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Nitekim benzer bir uyuşmazlıkta verilen Danıştay 13. Dairesinin 28/12/2021 tarih ve E:2021/3939, K:2021/5365 sayılı kararı da bu doğrultudadır.” 

Av Cinayettir: ‘Bolu’daki Kızıl Geyik Avı Mahkeme Tarafından İptal Edildi’

Hayvan Hakları Örgütleri ‘Geç Gelen Adaleti’ Protesto Ediyor 

Mahkemenin altı ay boyunca yürütmeyi durdurma kararı vermemesi ve bu süre içinde dava dosyasının “görevsizlik” kararı ile Adana’dan Danıştay’a, ardından yine Adana’ya gönderilmesi ise, bir kez daha hayvan hakları örgütleri tarafından eleştirildi. Dernekler, nihai karara dair yaptıkları ortak açıklamada, mahkemenin çok geç karar aldığını, yaban keçileri için belirlenen “av sezonu” bitimine 15 gün kala nihai kararın verildiğini ve bu süreçte tüm yaban keçilerinin avcılar ve av şirketleri tarafından öldürülmüş olabileceğini vurguladı. 

Eylül – Aralık 2021 tarihleri arasında davaya konu beş ilde kaç yaban keçisinin öldürüldüğünü CİMER üzerinden Tarım ve Orman Bakanlığı’na soran dernekler, yaptıkları açıklamada bilgi edinme başvurularına bakanlıktan resmi yanıt alamadıklarının da altını çizdi.

Vegan Derneği Türkiye (TVD) ile Hayvan Hakları ve Etiği Derneği tarafından sosyal medyada paylaşılan açıklamanın tamamı şöyle:

‘Davayı Kazandık ama Hayvanları Kaybettik: Geç Gelen Adaleti Protesto Ediyoruz’

30 Eylül 2021 tarihinde “av turizmi” kapsamında Adana, Mersin, Hatay, Niğde ve Kayseri’de nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan 70 yaban keçisinin öldürülmesine engel olmak amacıyla, Tarım ve Orman Bakanlığı’na karşı Adana 2. İdare Mahkemesi’nde Hayvan Hakları ve Etiği Derneği ile ortak açtığımız davada, nihai karar ancak altı ay sonra geldi. Bu süre içinde “yürütmeyi durdurma” kararı vermeyen mahkeme, bilgi de edinemediğimizden, muhtemelen tüm yaban keçilerinin ölümüne sebep oldu.

31 Mart 2022 tarihine kadar öldürülmesi planlanan yaban keçilerine yönelik av ihalesinin iptal edildiğini 14 Mart’ta duyuran mahkemenin geç gelen bu kararı, yaşam hakkını savunduğumuz tüm yaban keçilerinin katline davetiye çıkarmıştır. Av ihalelerinin etik dışı olmasının yanı sıra hukuk dışı olduğu, Türkiye’nin çeşitli illerindeki mahkemeler tarafından defalarca kanıtlanmıştır. Bu kararların her biri avukatımızca mahkemeye sunulmuştur.

Üstelik dava dosyamız Adana’dan Danıştay’a, Danıştay’dan tekrar Adana’ya gönderilirken, bir türlü açıklanmayan nihai kararı beklerken, kaç yaban keçisinin avcılar ve av şirketlerince öldürüldüğünü öğrenmek için Tarım Bakanlığı’na yaptığımız bilgi edinme başvurusuna da hiçbir resmi yanıt verilmemiştir. Yürütmenin durdurulmadığı her gün katliamın sürdüğü defalarca dile getirilmesine rağmen dava süreci, çeşitli sebepler gerekçe gösterilerek uzatılmıştır.

Dünyada Vegan Yaşayan İnsan Sayısı Kaçtır?

Geç Gelen Adalet, “Adalet” Değildir!

Adana 2. İdare Mahkemesi’nin aylar sonra verdiği karar, adaletin kaybettiğinin kanıtıdır. Vegan Derneği Türkiye ve Hayvan Hakları ve Etiği Derneği olarak davayı kazanmış olabiliriz ama hayvanları kaybettik. Yaban keçileri yaşamlarını kaybetti. Bu kaybın telafisi yok. Avcılık tamamen yasaklanana kadar mücadeleye devam edeceğiz.

Ne Olmuştu?

“Av turizmi” kapsamında Adana, Mersin, Hatay, Niğde ve Kayseri’de nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan 70 yaban keçisinin öldürülmesine engel olmak için TVD ve Hayvan Hakları ve Etiği Derneği, Adana 2. İdare Mahkemesi’nde Tarım ve Orman Bakanlığı’na dava açmıştı.

31 Mart 2022 tarihine kadar 18 parti halinde 70 yaban keçisi “acente kotasının avlattırılması işi” ihalesinin yürütmesinin acilen durdurulmasını ve iptalini talep dava dilekçesinde, yaban keçilerinin avlanması üzerinden maddi gelir elde edilmesinin ulusal ve uluslararası mevzuata aykırılık teşkil ettiği vurgulanmıştı.

Ancak Adana 2. İdare Mahkemesi, ihalenin Adana’ya ek olarak dört ili daha kapsadığını gerekçe göstererek “görevsizlik” kararıyla dava dosyasını aylar sonra Danıştay’a sevk etmiş, Danıştay da dosyayı yeniden Adana’ya göndermişti. Bu süre içinde ise, Bolu ve Konya’da TVD’nin açtığı av karşıtı davaların aksine yürütmeyi durdurma kararı verilmemiş ve hayvanların avcılarca öldürülmesine devam edilmişti.

Okumak için tıklayın

Öne Çıkan Haberler