İYİ Parti 2. Olağanüstü Kurultayı’nda 881 oy alan Meral Akşener yeniden Genel Başkan seçildi. Kayıtlı 1123 delegeden 888’i oy kullandı, 7 oy geçersiz sayıldı.
Kurultay için AKP, CHP, BBP ve Saadet Partisi’ne davetiye gönderilirken, MHP ve HDP ise kurultaya çağrılmadı. İYİ Parti Kurultayına, CHP Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi katıldı.
Kurultay’da Genel Başkan seçimi yanında, 80 üyeli genel idare kurulu ve 11 merkez disiplin kurulu üyesi de belirlendi.
Akşener’in açıklamalarından satır başları şu şekilde:
İradenize Boyun Eğdim, Gel Dediniz Geldim
50 yıllık partiler kadar oy almamıza rağmen, iddiamızla sınanmayı esas aldık, sorumluluğu üstlenerek çekildik. Meşhur sözdür, bilirsiniz: “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.” Kendi partimde ihtilaf konusu olmaktansa, noktayı koyarım dedim. Fitneye sebep olmaktansa, örter kapımı otururum dedim. Çekildim, İzzet ü ikbal ile bab-ı siyasetten dedim.
Türkiye’ye yakıştırdığımız demokrasi anlayışımız da, şahsi prensiplerim de bunu gerektiriyordu. Allah şahittir ki, meselenin altı da budur, üstü de budur. Önü de budur, ardı da budu r.O andan sonra ise içinde yer almadığım ve asla müdahil olmadığım bir süreç yaşandı. İYİ PARTİ camiası, kararımın hilafına ortaya bir irade koydu, ısrarcı oldu. Veda niyetine “ben sizi çok sevdim be” demiştim. Bu sözümü alıp, elimi ayağımı bağlayan bir hamleye çevirdiniz: “Biz de seni çok sevdik be” dediniz. Kararınıza teslim oldum. Görev, töre gereğidir. Töre konuştu, Han sustu. İradenize boyun eğdim. Gel dediniz, geldim.
Bilinsin isterim ki; Aklımızı karartacak hırslarımız yok bizim. Kariyer planlamasıyla, siyaset yapmıyoruz. ‘Kazanmak için gerekirse papaz cüppesi giyerim’ diyenlerden de değiliz. Dik dururuz, düz yürürüz, hak söyleriz. Zira biliriz ki, bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir!
Türk Milleti’nin Vereceği Göreve Hazır Olun
Şöyle bir bakın; 5000 yıllık Türk Devlet geleneğinin, arsız doymaz bir parti aparatına dönüştürülmesi, varlığımızı anlamlı kılmak için, yeterli değil mi? 1300 yıl önce, Orhun’da milletine hesap verebilen bir kağanımız vardı. Bozkırdan Anadolu’ya geldik. Doğuyu batıyı sentezleyen bir yüksek medeniyet inşa ettik.Yalnız doğuda değil, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu cumhuriyet, bütün dünyada birçok alanda öncü oldu.Kadın haklarından eğitime, güçler ayrılığından düzenli seçimlere.Şimdi bu koskoca medeniyeti, devlet birikimini, ilkel kabilelerin yönetim anlayışına, onun şefinin heveslerine mi kurban edeceğiz?
Türk Milleti’nin vereceği göreve hazır olun. Çünkü, mevcut siyasi ve ekonomik tablonun sürdürülebilmesi, mümkün değil. Bakın, daha bir ay dolmadan, Türkiye’ye dayattıkları tek adam rejiminin, acı meyveleri düşmeye başladı.Ekonomi tepetaklak oldu. Hukuk yerle bir. Dış politika fiyasko. Devlet darmadağın. Anayasa’nın askıya alındığı, bir süreçten geçiyoruz. Anlaşılıyor ki, Tayyip Bey’in gönlündeki sistem, komünist idarelerin politbüro sistemidir.
Borç, İşsizlik, Enflasyon Uçtu
Tek adamlığı verirseniz, Türkiye uçacak’ dedin. Millet verdi. Döviz, faiz, enflasyon uçtu. Borç, işsizlik, cari açık uçtu. ’24 Haziran’da seçilirsem, her şeyi düzelteceğim’ dedin. Seçildin, daha beter hale getirdin. Beş bin yıllık devletin hazinesini, maliyesini, FETÖ okulundan yetişmiş Damad Berat’a, teslim ettin. Sizin lale devriniz başladı ama, milletin ekmeği küçüldü, öğünü eksildi.
O kadar hukuksuz, güvensiz bir ortam oluşturdun ki, ekonominin canlanması imkânsız. Kendi kendine kurduğun ekonomi teorileri, memleketi batırmak üzere. ‘Ben ekonomistim’ diyorsun. Sen ekonomist değilsin, Muhterem. Sen, ‘ekonomik boy bir Muhterissin!’
Türkiye ekonomisi, iktidarın uyguladığı yanlış politikalarla, çıkmaz sokağa girdi. Ve, sokağın sonu yaklaşıyor. Bugün, “bize oyun oynuyorlar” diye suçladıkları batılı ülkelerden, yıllar boyunca alınan borçlar, üretime, ihracata değil, ithalat ağırlıklı tüketime, inşaata harcandı. Ne acıdır ki, “100 günlük eylem planı” diyerek, şaşaa ile anlattıkları paketin içinden de, beton çıktı. İktidara ve liderine hatırlatmak istiyorum; Aynı kafayla, 5753 günde bozduğunu, 100 günde tamir edemezsin! Üretmezsen, sadece tüketirsen ve sonunda da tükenirsin.
Ya Yabancıyı Ya Yandaşı Zengin Ettiler
“Paranın dini, milliyeti olmaz “demediler mi? Satılan fabrikaların bir kısmı kapatıldı. Arsa yaptılar.Özelleştirilen fabrikaların bir kısmı da, yüksek fiyatlarla el değiştirdi. Satın alanlar da sattıklarında, büyük karlar elde ettiler.Oysa, bu fabrikalar milletindi. Kar edilecekse, millet kar etmeliydi. Öyle yapmadılar, ya yabancıyı, ya da yandaşı daha da zengin ettiler. Üretim yapmak yerine, ithalat özendirildi. Türk milletine, Türk sanayicisine, Türk üreticisine değil, hep el aleme çalıştılar..
Yerli üreticilerse, yüksek enerji giderleri, yanlış teşvikler nedeniyle, üretime son vermek zorunda kaldı. Ülkemizdeki raflar, ithal mallar tarafından işgal edildi.
Tarımda kendi kendine yeten bir ülkeden, nohut, fasulye, buğday, mısır, mercimek, et hatta, saman bile ithal eden ülke haline geldik.
Ülkemizi Müstemleke Gibi Gösterecek Küstahça Açıklamalara Müsamaha Gösteremeyiz
Amerika Birleşik Devletleri’nin, pastör Brunson’ı gerekçe göstererek, İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanına karşı “hedefli yaptırım” kararı alması, tarafımızdan mazur görülemez. Ülkemizi, “müstemleke” gibi gösterecek, seçilmiş küstahça sözcükler ile yapılan açıklamalar, kadim devlet geleneğimizde, diplomasi anlayışımızda, müsamaha gösterilecek bir mahiyette değildir.
20 ay boyunca tutuklu bulunan pastör Brunson konusunda, bugüne kadar ciddi bir girişimde bulunmayan, sosyal medya diplomasisi ile meseleye uhulet ve suhuletle yaklaşan Amerika’nın son tutumu, yakın zamandaki jeopolitik gelişmelerin bir yansıması, yargımızın bağımsız olmadığını bilmelerinin bir sonucudur.
Ancak, 16 yıldır, iktidarınızın içini boşaltmaya çalıştığı devlet geleneğimiz, hiçbir şart ve koşulda bu gibi bir yaklaşıma, tehdide boyun eğmemelidir. Brunson’ın tutukluluğu konusunda, bir Twitter iletisi ile tutum değiştiren yargı sistemimiz, aşikardır ki, iktidarın politikalarına göre muamele ediyor. Hasbi bir şekilde hem Amerika’ya, hem de dünyaya “yargı bağımsızlığı” hatırlatması yapabilmek için, yargıyı bağımsız bırakmak, adaleti temsil ettiğini unutan, hâkim ve savcıları tasfiye etmek şarttır.
Politika kategorisindeki diğer haberler için: http://k2haber.com.tr/category/politika/